Yarın 24 Temmuz… Yani “Basında Sansürün Kaldırılışının” Yıldönümü. Gönül isterdi ki Basın Bayramı olarak kutlansın. Kamusal bir hizmet yürüten ve her türlü baskıya, zor koşullara rağmen toplumu objektif ve sağlıklı bir şekilde bilgilendirmek için çaba gösterirken aynı zamanda sadece gazetecilik mesleğini sürdürerek hayatını idame ettiren bütün basın emekçisi meslektaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
***
Yarın gazete ve TV büroları “Basında Sansürün Kaldırılışının” Yıldönümü nedeniyle mail yağmuruna tutulacak.
Kimileri ofisleri ziyaret edecek.
Herkese şimdiden “Duyarlı” davranışları için teşekkür ediyoruz.
Açıklamada bulunan herkes Özgür ve tarafsız basının, demokrasinin kilometre taşlarından olduğunu, gazetecilerin daha rahat ortamda ve özgürce işini yapması gerektiğinden bahsedilecek..
Haklılar...
Önce şu konuda anlaşalım...
Ülkemizde, kentimizde çalışan gazeteci kalmadığından, gazeteciler hak ettiği değeri görmediğinden bahsedecek.
Gazeteciliği elbirliğiyle yok ettik...
Siyasetçisinden, belediye başkanına, gazetecisinden gazetecilikle ilgili kimin bağı varsa hep birlikte gazeteciliği mezara gömdük..
***
Dürüst olmadık...
Mesleğimize sahip çıkmadık...
Mesleğimize sahip çıkmadığımız gibi birbirimizin ayağından aşağıya doğru çektik.
Gruplaştık...
Gruplaştırıldık...
“Senden”, “Benden” ayrımları yaparak kutuplaştırdık, kutuplaştırıldık...
Bakınız burada herhangi bir yere sataşmıyorum, laf sokmuyorum...
Gerçi laf sokmama gerek yok, dünya alem biliyor gazeteciliği kimlerin yok ettiğini, gazetecileri ekmeğe muhtaç ettiklerini...
Selda Bağcan’ın şarkısındaki “Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana” sözlerini “Gazeteci muhtaç olmuş kuru ekmeğe, ama yine de mesleğini yapmaya çalışıyor...”
***
Eğer bir insanın ruhuna işlemişse gazetecilik son nefesine kadar mesleğini sürdürür...
Gazeteci emekli olsa da yine de mesleğini yapar...
Biz yazıyoruz, biz çiziyoruz ama her yıl daha da kötüye gidiyoruz...
Gazeteciliğin geleceği karanlık olduğu için artık gençler de bu mesleğe yönelmiyor...
Bu mesleğe yönelen genç kardeşlerimiz de daha iyi bir iş imkanı bulunca, gazeteciliği bırakıyor...
Şu unutulmamalı ki, kim olursa olsun “Gazeteciliği bitirme” noktasına getirenler de bir gün gelecek sesini duyurmak için gazetecilere ihtiyacı olacak…
***
Anadolu basını özellikle 2021 yılındaki Cumhurbaşkanlığı Tasarruf Tedbirleri Genelgesi ile yok olma noktasına getirildi.
Hatta topal ördekten beter duruma getirildi özellikle yerel basın.
Gerek tasarruf tedbirleri genelgesi, gerek ağır koşullar gazeteleri kapanma noktasına getirdi. Binlerce meslektaşımız işsiz kaldı. Hiç kimse işsiz kalan meslektaşlarımızın ailelerini nasıl geçindirebildiğini hiç merak etmedi. Binlerce meslektaşımız günlük yerel gazetelerde çalışıyordu, kimileri işsiz kaldı.
Yine binlerce meslektaşımız haftalık, 15 günlük ve aylık olmak üzere gazeteler çıkararak hem mesleklerini sürdürüyor, hem de sadece gazetecilikten elde ettikleri kazançla ailelerini geçindiriyorlardı.
***
Ne yazık ki günlük gazetelerin dışında gazete çıkaran meslektaşlarımızın da gazetelerini yaşatma yayınını sürdürme fırsatları verilmedi. Ağır koşullar bu meslektaşlarımızı da kötü yönde etkiledi.
Gazetecinin ekonomik özgürlüğü olmazsa, gazetesini çıkaramıyorsa, “Yerel Gazetelere destek vermeliyiz” diyen etkili ve yetkili kişiler tarafından destek verilmiyorsa ve basın yok edilmişse, yayınlanamaz duruma getirilmişse Basında “Sansür” olsa ne olur, olmasa ne olur. Bakınız bu sözlerim yanlış anlaşılmasın. Elbette basında sansür olması kabul edilemez. Ancak, gazete sahipleri öncelikli olarak gazetelerini nasıl yaşatacaklarının derdindeler.
Dolayısıyla, gazete sahipleri gazetelerini yaşatamazsa bu durum gazetecileri de olumsuz yönde etkiliyor.
Diyeceğim odur ki acı ama gerçek gazete sahipleri gazetesini yaşatmanın, gazeteci kendisinin ve ailesinin hayatını idame ettirmenin derdine düşmüş.