BAŞLIKSIZ

Ne La Fontaine’den bir masal, Ne de Şerif Titus'un "Hayal aleminde fazla mesai yapıyorsun !" itirazı...

Ne La Fontaine’den bir masal,
Ne de Şerif Titus'un "Hayal aleminde fazla mesai yapıyorsun !" itirazı...
Belki,
Bremen Mızıkacıları eşliğinde günümüzün en kısa ve en gerçekçi öyküsüdür.
Takdir sizlerindir...
**
Bir varmış bir yokmuş,
Üj değil, bej değil !
Ben diyeyim yüz, siz deyin binlerce soru ve sorun yumağı içinde bir ülke varmış,“Nerem doğru ki!” diyen deve misali...

Koyunlar Mee! Mee!, eşekler de Aii! Aiii! diye bazen atların yanında bal yapmaz arılar gibi şevkle çalışsalar da gerek Ali Baba ve Kırk Haramiler ve gerekse eşek arıları ve yılanların sokması karşısında derin bir biçarelikle baş başa kalırlarmış...

Ama,
"Düşmez kalkmaz bir Allah!" derler, Bremen Mızıkacıları akıllara düşer, hani sahipleri tarafından terk edilen, yaşlı ve “artık işe yaramaz” görülen bir eşek, bir köpek, bir kedi ve bir horoz...
Düşünün,
Farklı türlerden, farklı geçmişlerden gelen,ortak bir tehdit karşısında birleşmeyi başarmış ve sonunda dayanışma içinde yaşamaya başlamışlar...
Hem,
Neden olmasın ki?

Diyorum ki;
İnsanoğlu,
Bir eşek kadar sabırlı, bir köpek kadar sadık,bir kedi kadar sezgili, bir horoz kadar uyanık olmalı.Yoksa hırsızlar hep sofrada olur.”

Değerli Okurlar,
Bu sadece bir masal değil, yaşı kaç olursa olsun, herkesin bir görevi, bir sorumluluğu olduğunu hatırlatan bir hayat dersi ve bugün, doğaya, hayvana, insana vaki şiddete karşı durmak gerekir.
Ve farklı düşünsek , farklı geçmişlerden gelsek de birlik olma zamanıdır.

Bir zamanlar, “Bir nasihat, bin musibetten yeğdir” sözümüz vardı ancak “Bin musibet bir nasihat etmiyor” hâline dönüştü.

Ve,
Cehaletin pençesindeki bizler, sıkıştığımız o labirentten çıkmak yerine Mee! diye melemeye, Aii! Aiii! diye anırmaya devam ettik, ettik, ettik...

Sonra bir baktık,
Aii! 'den AI'ye yani yapay zekâ denilen teknolojik tahakkümün egemenliğine terfi etmişiz.

Artık Teknozaru’ya(*) dönüşen ve ona itaat edenleriz.

Ne diyek, hayırlı uğurlu olsun...

Erdem Atay diyor ki;

"Cennet bir ülkede cehennemin içindeydik.
Her gün, bir gün daha yaklaştığımız ölümü beklerken yaşam mücadelesi verildiğini sandığımız gerçek olmayan bir dünyanın içinde iğdiş edilmiş aklımızla savaşmaya çalışıyorduk.

Onurumuzu kaybediyorduk oysa, kimse onuru için ayağa kalkmıyordu artık.

Korku sarmıştı dört bir tarafı ve ruhumuzu. Konuşamıyorduk.

Sadece sosyal medyada, bazen sahte hesaplar üzerinden bazen de bizzat kimliğimizle kendini tatmin eden karaktersiz insanlara dönüşmüştük. Paylaşımı yaptıktan sonra "görevini yapmanın" verdiği huzurla hayatına devam eden oyuncaklardık aslında.
İsyanımızı aldılar elimizden...

Yaşanmaması gereken ne varsa yaşanmıştı ve birine bile isyan edecek gücümüz sadece 24 saat sürüyordu. Onca haksızlığa dahi parmakları dışında hiçbir yerini kıpırdatmayan mahluklar olduk.Yapılan şerefsizliklere, yolsuzluklara, haksızlıklara, ihanetlere her gün bir "tivit"le başkaldırdık.

Sandık ki sosyal medya hesaplarımızdan 250 karaktere sığdırmaya çalıştığımız isyanla ülke kurtulacak...

Her yerin suç ve suç ortaklıklarıyla dolduğu ülkemizde, sessiz kalan onurlu insanlar da toplu bir suç işledi.
Herkes sustu!
Suskunluk çetesinin birer ferdiydik ve kimsenin de ayağa kalkıp "Neden susuyorsunuz?" diyecek hali kalmamiştı.

Kendimizi kandırdık.
Söylemediğimiz seylerin hiçbiri bize zarar vermiyordu, rahatlığımız ondandı..."

Değerli Okurlar,
Hakikatin yolu hâlâ açık ve limizde bir pusula var, dört bir yana uzanan...
Kuzeye yol alıp hakikati 'Konuşabilir',
Güneyde yaşananları 'Görebilir' ya da
Doğunun sesini 'Duyabilir'sin...

Yeter ki,
Seni hep masallarla maymuncuğa çeviren o emperyal sisteme, sahte Batı'cılığa asla yol alma...

Aksi halde,
Bil ki, ne cehâletin ve biatın biter ne de batmaktan  kurtulabilirsin...

İster efsane de  istersen hikâye,  “Üç Bilge Maymun”a yani Mizaru, Kikazaru ve Iwazaru'ya bir selam verelim.

Onlar, Çin mitolojisine göre, tanrılar tarafından yeryüzüne gönderilmiş gözlemciler ve bizim iyi ve kötü yanlarımızı tanrılara rapor ederken bizlere de"Yanlış işler yapmana neden olacak sözleri dinleme,kötü davranışları görme,gereksiz yere kötü konuşma” diye nasihat ediyorlar.

Ama biz, suskunluğumuza ve sessizliğimize mazeret yaptık onları!

Nasıl mı?
Gör dediler,Kör taklidi yaptık.
Duy dediler, Kulağımızı tıkadık.
Konuş dediler, Dilimizi yuttuk.
Yalan mı?

Oysa,
bugün sahip olduğumuz her özgürlük, bir zamanlar bedel ödeyenlerin mirasıydı ve izlemek değil anlamak, hissetmek, sorgulamak ve haykırmak gerekiyordu.

Sormak gerekmez mi, tek yol göstericimiz olan ve “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır” diyen Atatürk’e, “Bir ülkede cehalet ve yoksulluk kol geziyorsa, orada hiçbir şey özgür değildir” diyen Victor Hugo’ya neden kulak vermedik?

Özgürlüğü seçmek de, umudu yeşertmek de elimizde değil mi?
Ben, sen, o…
Hep o çemberin içinde değil miyiz?

Bu hâle nasıl geldik?
Elbette ki, hepimizin uğraşıları, yaşadıkları ve yaşatacakları var.

İş,aş,eş derler, ki her alanda bir yozlaşma ve çürümenin işaretleri yoğun.

Biliyoruz ki,
Aristo'nun ethos (güven), pathos (duygu) ve logos (mantık) üçlüsü, bir toplumun ruhunun da aynası ve  Türk toplumu olarak bu aynaya baktığımızda, çelişkilerimizi, özlemlerimizi ve yaralarımızı görüyor ve"Bugün bu ayna çatlamıştır ve güven yeminlerle zedelenmiş, duygular manipülasyonun hizmetine sunulmuş, mantık ise şüpheyle susturulmuştur. "

Yeminle değil, emekle güven kazanılır; duyguyla değil, bilinçle yön bulunur; şüpheyle değil, akılla doğruluk seçilir.

Zira, sadece yıkılmış binalar değil, yıkılmış zihinler de bir milletin çöküşüdür, ki Türk toplumu, tarih boyunca dayanışma ve akılla zorlukları aşmıştır.

Yeter ki sorgulamaktan, gerçeği aramaktan vazgeçmesin...Zira biz “Bir millet, irfan ordusuyla zafere ulaşır.” diyen bir lidere sahibiz.

Ve,
Unutmayalım ki:

“Cennet gibi bir vatanda cehennem hayatı yaşamak kader değil, sadece bir tercihtir.”

Eğer,uyanmanın, direnmenin, konuşmanın vaktiyse üç maymunu oynamayın!, asla dördüncü maymun, Teknozaru’ya da dönüşmeyin!

Suat UMUTLU 
03 Ağustos 2025/İzmir


(*) Teknozaru: Dijital ve teknolojik bağımlılığı simgeleyen, yeni çağın “dördüncü maymunu” olarak türetilmiş metaforik bir karakterdir.


SUAT UMUTLU

3.08.2025 16:59:00

YAZARLAR


VALİ KÖŞGER KOZAN’DA

ABB’DEN TARİHİ VE KÜLTÜREL NOKTALARINA RİNG SEFERLERİ

SEYHAN BELEDİYESİNDEN, EMEKLİLERE TEKNOLOJİ EĞİTİMİ

ATİLLA BAYAZIT ADANA İL TARIM MÜDÜRÜ OLDU

TEMMUZ AYI ŞAMPİYONU KARPUZ

“15 YILDA 750 BİN ÇİFTÇİ SOSYAL GÜVENLİK KAPSAMINDAN ÇIKTI”

SULAMA PROJELERİNE KAYNAK AYRILMASI ÇAĞRISI

ADANA’NIN İHRACATI 275 MİLYON DOLAR

“SAVAŞ BİTMESİNE RAĞMEN GÜBRE FİYATLARI HALEN YÜKSEK SEVİYEDE

RTÜK TEK SESLİ TOPLUM, TEK TİP HABER PEŞİNDE

ZEYDAN KARALAR HAKKINDA TAHLİYE TALEBİ

CHP’DE ÜYE LİSTELERİ ASKIYA ÇIKTI

FİLİSTİNLİLER ADANA’DA TEDAVİ EDİLİYOR

51 ÜYE ARASINDA ADANA’DAN BİR VEKİL VAR

ÇUKUROVA BELEDİYESİ’NDE YÜZME KURSLARINA BÜYÜK İLGİ

GENÇLİK YAZ KULÜBÜNDE 10 DÖNEM KURS

MHP’Lİ BAŞKANLARDAN BAHÇELİ’YE ZİYARET