İfral TURGUT

Tarih: 20.09.2023 20:03

<strong>BİR HİKAYE, BİR TÜRKÜ: GESİ BAĞLARI</strong>

Facebook Twitter Linked-in






Kadın olmak hep zor oldu bu dünyada. Hele kadının birey olarak değer görmediği Anadolu’da... Yıllar, yıllar önce, insanların yolculukları hayvanlar ile yaptığı, bir yerden bir yere gitmenin günler, haftalar aldığı dönem.





Bir ailede kız çocuğu doğduğu zaman ona ölü gözüyle bakıldığı günler. Bu çocuk büyüdüğünde başka bir eve gelin gidecek ve belki ailesini bir daha hiç göremeyecek, kendi evinde misafir, gittiği evde ise yabancı, dışarıdan gelen gelin olarak kabul edilecektir. Bir mecliste sessizlik olduğunda, “Kız doğmuş gibi neden sustunuz,” denmesi, kız çocuğunun daha doğarken kaderinin böyle olacağının kabul edilmesi bu yüzdendir.





İşte böyle bir ortamda, kendisi için hiç de kolay olmayan bir dünyaya gözlerini açar genç kız. Evlenecek çağa geldiğinde. Gesili bir talibi çıkar. Delikanlın ailesi, kızın köyüne gider ve kızı isterler. “Hayır,” denmesi mümkün mü? Soran kim ki? Gitmek istemez o kadar uzak ellere ama kaderinin açtığı yoldan düşer kocasının ardı sıra Gesi yollarına.





Gesi’ye girerken yollar ayrıldı,





Bindim arabaya başım çevrildi,





Selvi saçım sol yanıma devrildi,





Ölüm olmasın da, ayrılık olsun,





Bize sebep olan içten vurulsun,





İstemeden evlenmiş olsa da ısınır kocasına, mutlu bir hayat sürmeye başlar. Ama yaşamak için yemek, yemek için para, para için de çalışmak gerekir. Yoktur ki, ekip biçecek toprakları. Erkek, çalışmak zorunda, iş de gurbet ellerde. Elleri kınalı taze gelin, istemese de boyun eğer yalnızlığa.





Gesi bağlarının gülleri mavi.





Ayrıldım yârimden gülemem gayri.





Alımı yeşilimi giyemem gayri.





Yas tutsun ellerim kına yakmayım.





Kör olsun gözlerim sürme çekmeyim.





İlk günler canlı tutar yaşama sevincini yar mektupları. Ama zamanla mektupların ardı kesilmeye başlar.





Gesi bağlarında has nane biter.





Bana bir hal oldu ölümden beter.





Sevdiğim ettiğin canıma yeter.





Yaz, yaz mektubunu postaya bırak.





Varamam yanına yollar çok uzak.





Bu arada bir de çocuk doğunca, hayat bütün acımasızlığı ile çöker evli, çocuklu ve yalnız kadının omuzlarına.





El kadar alnımda türlü yazım var.





Evvel başım, şimdi körpe kuzum var.





Kocası vefat etmiştir gurbette, ya da bir deyişe göre başka bir kadınla evlenmiştir. Kadın kocasının ailesi ile yaşamaya mecburdur. Dönemez ki baba evine. Çünkü kız çocuğu evine ancak kefeniyle dönebilir. Töre bu.. Kadın kendi evinde misafir, gittiği evde yabancı olacaktır. Bu yabancılığı fazlasıyla hissettirir, hayatı zindan ederler ona. Ancak alın yazısıdır, katlanmalıdır.





Gesi bağlarında gülünen çayır





Ana ben ölüyom başını çevir





Kaynatam imansız, güveyin gavur





Ne deyip ağlayım alın yazısı





Kader böyle imiş onmaz bazısı.





Hikayenin sonu bilinmiyor. Türkünün aslı 104 kıta. Çalınıp söyleneni de herkes biliyor.









Gesi bağlarında dolanıyorum.





Yitirdim yarimi anam, aranıyorum.





Bir çift selamına güveniyorum.





Gel otur yanıma hallerimi söyleyim.





Halimden bilmiyor ben o yari neyleyim.





Gesi bağlarından gelsin geçilsin.





Kurulsun masalar rakı şarap içilsin.





Herkes sevdiğini alsın seçilsin.





Atma anam atma, beni dağlar ardına.





Kimseler yanmasın, anam yansın derdime.





Gesi bağlarında bir top gülüm var.





Hey Allah'tan korkmaz sana bana ölüm var.





Ölüm var da, şu dünyada zulüm var.





Gel otur yanıma hallerimi söyleyim.





Halimden bilmiyor, ben o yâri neyleyim.



Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —