Yıl:1957. İlkokul dördüncü sınıftayız. Düzce’de büyük bir deprem oldu. Depremin merkez üssü Adapazarı idi. Okulumuz yıkıldı. Deprem tatilde olduğu için can kaybımız yoktu.
Sonra okulların açılma zamanı geldi. Nerede okuyacaktık? Önce sıraları, tahtaları elma ağaçlarının altına taşıdık. Geniş bir alana yayılmıştık ama her sınıf birbirini görüyor, bazen sınıftan sınıfa, öğretmenlerimize çaktırmadan el sallıyorduk. Belki de çakıyorlardı, kim bilir?
Zaman hızla geçti, havalar soğudu. Okulumuz yoktu ama kaygımız da yoktu. Öğretmenlerimiz, velilerimiz nasıl olsa bir çare bulurdu. Buldular da. Köy odasını boşalttılar. Bir veya iki kahvehaneyi okula çevirdiler, galiba bir de evi boşalttılar ve biz okulsuz kalmadık. Eğitimimize devam ettik. Artık sınıftan sınıfa el sallamak bir yana, teneffüslerde bile birbirimizi göremiyorduk.
Sonra önemli bir günde bir tören yapmamız gerekti. Öğretmenlerimiz de heyecanlı idi. Çünkü törene vali, kaymakam ve bir de parlamenter gelecekti. Kimdi, hatırlamıyorum.
Törene hazırdık. Siyah önlüklerimiz, beyaz yakalarımız eksiksizdi. Boy sırasına girdik. İp gibi dizildik. Konuşmalar başladı. Hayatımızda ilk defa vali, kaymakam görüyorduk. Bir ara (ışıklar içinde olsun) Kazım Yeşilyaprak öğretmenimiz yanıma geldi, kulağıma eğilerek, “Sende nasıl olsa vardır. Kağıda bakmadan okuyabileceğin bir şiir var mı,” diye sordu. “Var, öğretmenim,” dedim. “Hangisi,” dedi. “Altı Ok,” dedim. Bir an durdu, tereddüt etti. Sonra da, “Peki, o zaman. Ben sana işaret edince, koşarak gel,” dedi.
Sonra, çağırdı. Gittim. Mikrofonu boyuma göre ayarladılar ve ben şiiri okudum. Hala o anın fotoğrafını saklarım.
Şimdi anlıyorum, öğretmenimin neden tereddüt ettiğini. Şiirin adı “Altı Ok” ve iktidarda Demokrat Parti var. Ama bizim de tamamı Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlerimiz vardı.
Biraz evvel, durup dururken, aklıma o günler geldi. Aradım, Can Dostum, Can Arkadaşım, Sıra Arkadaşım Osman’ı. Hatırlayamadıklarımı ondan sordum. Bir sürü şey hatırladık.
İşte o şiir.
ALTI OK
Ben bir Türk'üm; soyum, ırkım uludur.
Göğsüm millet sevgisiyle doludur,
Tuttuğum yol Atatürk'ün yoludur.
Hep o yoldan yürümektir dileğim.
Yıkılmıştır hanedanlar otağı;
Biz seçeriz, bize baş olacağı;
Mukaddestir Cumhuriyet ocağı,
Ona biri yan baksın da göreyim!..
Halk içinden çıktım, halka kulum ben;
Halkı üstün tutmaktayım her şeyden;
Bir kafayım, onu her an düşünen.
Halk içindir, hakla çarpar yüreğim.
Dilde birdir, dilekte bir hep Türkler,
Bu ülküde birleşene Türk derler.
Millet aşkı kalbimizde yer eder;
Tek değilim, koskoca bir kütleyim.
Türk devleti doğdu Türk milletinden,
Varlığımız hep onun kudretinden.
Bize odur hayat veren, ün veren:
Ben de ona her şeyimi vereyim!
Dinle devlet ayrı şeydir, birleşmez;
Din, bir duygu; ona kimse ilişmez.
Devlet dine, din devlete karışmaz;
Laikliği ben böylece bileyim.
Eskiliği yıktık, oldu bu işler;
Geçtikleri yerde kalsın geçmişler.
Bize bundan, inkılapçı demişler...
Yıkılmadan yapılmıyor, neyleyim?..
Böyle doğdum, Cumhuriyetçiyim ben;
Hem halkçıyım, hem milliyetçiyim ben;
İnkılapçı, laik, devletçiyim ben;
Her birini bir okla göstereyim!..
Bu Altı Ok Kemalizm'in özüdür;
Altısı da Anayasa sözüdür.
Atatürk ki milletinin gözüdür.
Bu inanla yüceliğe ereyim!
Hasan Ali Yücel ne güzel yazmış. Ben de iyi ki okumuşum. Çok güzel bir şiirmiş. Ders gibi, aymazlara tokat gibi. Fırsatını bulduğum yerlerde yine okuyacağım.