Mesleğe 1994 yılında, Artvin’in Borçka ilçesinde başladı. Sonra Düzce’nin Gölyaka ilçesine atandı. Düzce o korkunç depremi yaşamıştı. Gölyaka’da tren vagonu adliye, lojmanı ise çadırdı. Adliye çalışanlarının dadesteğiyle kendisine bir baraka yaptı.
“Bir şeyler yapmam lazım,” diye düşünüp duruyordu. Aklından bir sürü şey geçti, en son bilgisayar programcılığında karar kıldı. Artık her sabah adliyede, her akşam da barakada bilgisayar başındaydı. ADALET için çalışıyordu. “adalet.org” projesi, o küçük barakada, gerçekleşti. Adalet bayrağını taşıyan, hakimler, savcılar fikirlerini çarpıştırsın ve sonunda kazanan Türkiye olsun istiyordu
O platformda, hakimler, savcılar, avukatlar yargıyı konuştu, birbirlerini eleştirdi, yüzlerce hukukçu, birbirlerinin gelişimine katkı sunuyordu.
Türkiye’nin ilk web sayfası “Altın Örümcek” yarışması yapılıyordu. Bir cesaretle yarışmaya katıldı. Milyon dolarla anılan internet siteleriyle yarışacaktı.
Bir gün İstanbul’dan bir telefon geldi; “Yarışma sonuçları açıklanacak. gel,” diyorlardı. Gitti. kazanmıştı. Ödülünü Kültür Bakanı İstemihan Talay’dan aldı.
Beyni durmuyordu. Büyük bir projesi daha vardı; “CezaDost”. Hakimlerin karar verebilmek için geniş bir kütüphaneye ihtiyaçları vardır. Kanun kitapları, emsal kararlar.
Aydın Başar, “CezaDost” programıyla bir “Yapay ZekaHhakim” yarattı. Kanunlardaki değişiklikleri her gün güncelledi. Tam 20 yıl. CezaDost programını, bir hakimin ceza hukukunda her şeyi bileceği şekilde hazırladı. Bu program, hakimleri uyarıyor, yol gösteriyor, iddianameleri, savunmaları, tanık beyanlarını, sabıka kayıtlarını okuyor. hakime ise sadece “vicdan yükünü” bırakıyordu. “Mesleğimiz elimizden gidecek” kaygısı taşıyan meslektaşlarına ise, “Korkmayın, sadece yardımcı olacak,” diyordu.
Bunca emeği, Adalet Bakanlığı görüp takdir edecek miydi? Yıllarını yargıya bir tuğla daha taşımak için geçiren, hiçbir beklentisi olmayan Hakim, “ödülünü” elbette alacaktı!
Balıkesir hakimi olduğu dönemde, Cumhurbaşkanına hakaret davalarından birine baktı. Sanık Facebook'ta başkasına ait bir şiiri paylaşmıştı. Beraat kararı verdi.
CB’nın avukatları, Başar'ı HSK'ya şikayet etti. HSK da Başarı cezalandırdı. Şiire verdiği beraat kararı için cezalandırılan Başar, HSK’na bir şiirle tepki gösterdi. Böylece sürgünler başladı. Zonguldak’a, Erzurum’a Kars’a. Ona yapılanlar, meslektaşını yaralamıştı, onlar da sosyal medyada “Vicdan Yolu Haritası”nı paylaştılar. Harita sürgün yollarını gösteriyordu.
Pes etti mi Başar? Asla! Her gittiği adliyede üç hakimin birden yapacağı işi yaptı. Çevresindekiler, “Sürülmüşsün, vicdanen karar verdin diye ceza vermişler. Seni yukarıdakiler sevmiyor. Terfi beklentin yok. Neden hala bu şekilde çalışırsın,” dedikçe, Başar, “Mesleğin başından beri, ben terfi için, aferin desinler diye çalışmadım ki. Ben yukarıdakiler için değil, aşağıdakiler için çalıştım. Ve bugün bir yaptırıma maruz kalmışsam da aşağıdakiler içindir, millet içindir. Millete, mesleğe, devlete küsülmez. Zaten yukarıdakilere küssem de onların umurunda olmaz,” diye cevap veriyor.
Kendisine ceza veren HSK üyelerine de şöyle sesleniyor: “Bizler nesli yok olmakta olan hakim ve savcılarız. Bizi korumaya almanız gerekirken, yok etmeyin. Hiç yoktan, yarın bir gün bak bizde böyle hakim ve savcılar da var deme imkanından mahrum kalmazsınız. Kumpasın, haksızlığın olmadığı, mesleki barışı ve adaleti egemen kıldığınız bir yargıyı inşa etmeniz dileğiyle…”
BAŞKA BİR SÖZÜM YOK, HAKİM BEY.