1950 yılında, Miss Ondine isimli güzellik yarışmasında birinci seçildi ve mankenlik yapmaya başladı. Hemen ardından Mısır güzellik kraliçesi seçilince hayatı değişti. Fransız yönetmen Marc de Gastyne, onun farklı güzelliğinden etkilenmişti. Ona kariyerini Paris'te sürdürmesini önerdi. Adı Dalida’ydı.
Ailesini bırakıp, Paris'e yerleşti. Ancak sinemadaki denemeleri hayal kırıklığıydı. Sesine ve babasından aldığı müzik yeteneğine güvenerek müzik dersleri almaya başladı. Yapımcı ve müzisyen Lucien Morisse ve Eddie Barclay ile tanışınca şansı açıldı. İkinci plağını yapınca, adı kulaktan kulağa yayılmaya başladı.
Turneler başlamıştı. Fransa, Mısır, ABD, İtalya derken Hong Kong ve Vietnam'a kadar uzandı.
1961'de uzun zamandır birlikte olduğu Lucien Morisse ile evlendi. Aynı yıl oyuncu Jean Sobieski ile yaşadığı aşk eşinden boşanmasına sebep oldu. Ama yeni aşkıyla beraberliği uzun sürmedi. yeniden kariyerine odaklandı.
1966 yılında İtalyan şarkıcı Luigi Tenco ile tanışması kötü bir miladın başlangıcı oldu. Önce nişanlandılar, sonra da Sanremo Festivali'ne katıldılar. İkisi de çok başarısız oldu. Tenco yaşadığı hayal kırıklığını kaldıramadı. İntihar etti.
Dalida'nın onun cesedini otel odasında bulması psikolojik olarak çöküşüne neden oldu. Bir ay sonra o da intihara kalkıştı.
Savrulup duruyordu. Teselliyi 22 yaşındaki bir gençte bulacağını sandı. Hamile kaldı. Bu hayatının en büyük kırılma noktalarından biri oldu. Çocuğu doğurmak istemiyordu. Yaptırdığı kürtaj ameliyatında rahmi zarar gördü. Artık bir daha çocuğu olmayacaktı.
Tüm bu olaylar sırasında ilk eşi Lucien Morisse hep yanındaydı. O da birden intihar edince, Dalida’nın hayatı iyice karardı.
Acıları henüz sona ermemişti. En yakın arkadaşlarından şarkıcı Mike Brant da bir kaza sonucu hayatını kaybetti.
1983 yılına gelindiğinde, 1972 yılından beri beraber olduğu, Richard Chanfray da intihar edince, Dalida’nın beyninde bir düşünce, bir inanç oluşmaya başladı: “Ben erkeklere şanssızlık getiriyorum.”
Haklı mıydı bilinmez. Ama bu inanç onun beynini sürekli kemiriyordu. Sonunda kısa bir not yazdı: “Artık taşıyamıyorum. Hayat benim için katlanılmaz oldu. Özür dilerim."
Taşıyamadı da: aldı ilacını, çekildi bir otel odasına, uzandı yatağına ve gözlerini yumdu. Muhteşem yaşantısına rağmen bulamadığı huzuru birkaç hapla mı bulacaktı acaba?
Benim yaşımda olanlar, bir şarkımızı Fransızca söyleyişini hatırlayacaktır: “Bir Şarkısın Sen Ömür Boyu Sürecek.”
EVET, DALİDA YOK. BERKANT DA YOK. AMA…
• SAMANYOLU EVRENDEKİ YOLCULUĞUNA DEVAM EDİYOR.