Cumhuriyet tarihi yargılama adaletsizlikleriyle doludur. Bu alanda saymakla bitmeyecek kadar çok örnek vardır. Ancak işbaşındaki iktidarın seviyesinde adaletsizlik yapıldığı bir dönem olmamıştı.
AKP yönetimi kendilerinden olmayan her harekete, kişiye, kuruma karşı savaş açmış durumda.
Özgürlükleri ellerinden alınmış kişilere karşı o kadar arzulu biçimde kötülük yapılıyor ki, insanlık nasıl bu hale gelebildi diye düşünmeden edemiyorsunuz.
İktidarın medyası bu alana karşı kör sağır ve dilsiz… Bu ölçü medyanın yüzde 95’ini kapsıyor. Geriye kalanlar ellerinden geldiğince yazıp anlatmaya çalışıyorlar.
Ama bu yayınların iktidar üzerinde etkisi olmuyor. Hiçbir yetkili “ayıp oluyor” demiyor:
-Bu kadar yapmayalım!
CHP Grup Başkan Vekili Gökhan Günaydın Halk TV yayınında
anlattı:
-Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık’ın eşi ve çocukları Kurban Bayramı’nın birinci günü Silivri’ye gidecekler. Öğlenden sonra açık görüş var. O sabah saat 10.00’da Başkan Çalık İzmir Buca Cezaevine sevk ediliyor!
CHP’de uzun yıllar üst düzey görevlerde bulunmuş olan Aykut Erdoğdu, Uğur Dündar’a yazdığı mektupta Silivri hapishanesindeki yaşam koşullarını anlatırken diyor ki:
–Mutfak sürekli taştığı için temizlik kovasında karavana tabaklarını yıkadım. Sigaraya para kalması için su alamadım. Musluk suyu içtim. Kendimizi kesmeyelim diye verilen bıçaklar kesilmiş, tırnak kadar bırakılmış. Çatal ve kaşıkla yemek yediğinizde dahi eğilip bükülüyor. Bütün malzemeler olabilecek en kötüsü ve onları dahi alamıyorsunuz. İki hafta boyunca tuvaleti taşan, mutfağı taşan bir lağımın içinde yaşamak ve burayı temizlemek zorunda kaldım. Bunları anlatıp anlatmamakta kararsızım. Çünkü bunları okuyan milletimiz bizleri aciz görüp korku, panik ve üzüntüye kapılabilir. Oysa her birimiz bütün bu baskılara ve zulme aslanlar gibi direniyoruz!
Anlaşıldığı kadarıyla kamunun değişik basamaklarında görev yapanlar görevden vazife çıkarıyorlar:
-Benim de bir katkım olsun!..
İlk insanların varlığını araştıran antropologlar on binlerce yıl gerilere gidiyorlar. Yıllar geçtikçe evrim gereği insanlar gelişiyorlar. Diğer memeli canlılardan açık ara farklı hale geliyorlar:
-İnsan olma yolunda ilerliyorlar!..
Dünyanın başka yerlerinde yaşanan vahşetleri bir yana ayırıp kendi ülkemizden iki örnek vererek yukarıdaki tezin ne kadar tartışmalı olduğunu görebiliriz.
Antakyalı Ali İsmail Korkmaz 2013 yılında Eskişehir’de üzerlerine atılan gazlardan ve plastik mermilerden kaçarken fırıncılar tarafından ayağına çelme takılarak düşürüldü. Sonra kıyasıya tekmelendi. Ali İsmail “vurmayın” diye bağırabildi:
-Ölüyorum!
Durmadılar, vurdular. Ali İsmail 38 gün komada kaldıktan sonra 10 Temmuz’da öldü.
Gazeteci Metin Göktepe 1996 yılında gözaltına alınıp kaba dayakla öldürüldü. Onu öldürenlerden biri olan polis memuru M.K. savcılık ifadesinde aynen şöyle diyordu:
-Ben yanlarına gittiğimde şahıs (Metin Göktepe) yerdeydi. Neden vuruyorsunuz dedim. Kelimeyi şahadet getirmesini bilmiyor, İstiklal Marşını okumuyor dediler. Boş verin dedim. Bir tekme de ben attım!
O tekme ile Metin’in kaburga kemiği kırılıp akciğerine battı. İç kanama başladı. Sonra da Metin son nefesini verdi.
Silivri’de ve diğer hapishanelerde yaşananlara bakarak günümüzün “yükselen değerini” saptayabiliriz:
-Bir tekme de ben atayım!