Bazen düşünürken sendikal örgütlenmenin önündeki engelleri aşmak için ağır bedeller ödeyen isimler gelir aklıma. Yeri gelmişken bu isimlerden bahsetmemek olmaz diye geçiriyorum içimden. Türkiye'de çalışma yaşamı ve örgütlenmenin özellikle bazı iş kollarında ne kadar meşakkatli olduğunu bilmezden gelemem.
***
Çünkü yaşanan ve bazen hukuk dışına taşıyan olayları önceki gün, dün olduğu gibi, bugün de yakından izliyorum. Bu huyumu beğenmeyenler olduğunu da biliyorum ama bana laf yetiştirmeye çalışanları, ileri geri konuşanları, lafı evirip çevirenleri, amacından kopartarak başka anlam yükleyenleri anlayışla karşılıyorum. Bu kadar alçak gönüllü olmanın bir bedelinin olduğunu da iyi biliyorum.
***
Söylenenleri kulak arkası etmem, fakat o noktaya takılıp zaman kaybetmeyi de hiç sevmem. Çünkü işime bakıyorum. Ayrıca toplumun neyi nasıl görmek istediği benim için bir ölçü ve yol gösterici de ondan!
***
Aslında tümcelerin sonuna nokta yerine ünlem koymayı sevdiğimden değil, bazen icap ettiğinden kullanıyorum. Yine de kimse üstüne alınmasın. Gerek kamuda gerek özel sektörde kısacası hayatın her alanında başarılı olanla başarısız grafik çizenler arasında şiddetli olmasa da çatışmalar yaşandığını görmezden, duymazdan gelemem. Bosuna dememişler, "Gazetecinin kulağı delik" diye!
***
Her hangi bir iş kolunda örgütlü yapının güçlenmesine yönelik cesur adımlar atan bazı isimler haklı davalarını savunurken, hiç istenmeyen zorluklarla karşılaşabiliyor. İşçi ise işinden uzaklaştırılabiliniyor. Memur ise baskı zorba mobing görerek "geçici görevlendirme" adı altında sürgün ediliyor. Tüm bu zorluklara karşı direnenler var, yargı kararıyla eski görevine dönenlerin yanı sıra nadir de olsa bir üst makama terfi edenler de oluyor.
***
Bu yazımda sağlık alanında görev yapan "beyaz önlüklüler" diye tabir edilen kamu personellerinden söz etmek istiyorum. Türkiye'de Sağlık iş kolunda faaliyet gösteren ve kağıt üstünde ismi geçen 48 sendika bulunuyor. En fazla üyeye Sağlık Sen sahip. 2024 yılı verilerine göre 275 bin 973 üyesi bulunuyor. Bunu 127 bin 775 üye ile Türk Saglık-Sen, 48 bin 886 üye ile Genç Sağĺık-Sen, 29 bin 415 üye ile SES izliyor.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası diğer 3 sendikaya rağmen az üyeye sahip olmasına karşın, sendikal hak ve özgürlükler bağlamında en aktif sendika olarak öne çıktığı görülüyor .Sendika yönetici ve üyeleri yürüttükleri eylem ve etkinliklerle her türlü haksız ve hukuksuz saldırılara karşı meşru yollarla mücadele veriyor. Çoğu zaman bu mücadeleler sendika lehine sonuçlanıyor.
-Adana ölçeğinde bakılınca ne görüyoruz-
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), kurucu Şube Başkanı Ali Dinigüzel bu ulvi sorumluluğu üstlenen ilk sendikacı olma unvanına sahip. Başkanlığı döneminde Adana'da sınıf ve kitle sendikacılığının önünü açtı. Bu çizgide yürüdü ve önemli mesafeler kaydetti. Üye kayıtları sırasında pek çok zorluklara göğüs gerdi. Adana'nın ilçelerini gezdi. O yolların tozunu yuttu. Gittiği ilçelerde sağlıkçılarla toplantılar yaptı. Sendikaya üye olmalarını sağladı. Önüne çıkan engellere rağmen azim ve kararlılıkla yürüdü. Ve binlerce sağlıkçıyı arkasından sürüklemeyi başardı. Ali Dinigüzel açtığı çığırda bu kez Muzaffer Yüksel görevi devraldı. Bu kararlı yürüyüşü bir adım daha ileriye götürdü. Ses verdi sesi Toroslar'ı aşarak başkent Ankara’da duyuldu.
***
Muzaffer Yüksel üyelik konusunda daha önce açılmayan bazı kapıları açtı. Gün geldi hastane yöneticileriyle tartıştı, Başhekim tarafından kurumdaki yetkisi bir süreliğine askıya alındı yine tek bir geri adım atmadı, direnmeyi bildi. O kapılar bir daha kapanmadı. Sağlıkçılarla ikili, üçlü görüşmeler yaptı. İkna yoluyla SES'e yeni üye kazandırdı.
***
Sendikal mücadelenin etkin iki ismi, eylem ve söylemleriyle Adana kamuoyunun takdirlerine mazhar oldu. Ali Dinigüzel ve Muzaffer Yüksel Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Dönem sözcülüğünü de yaparak alanlarında yeni sayfalar açmanın öncüleri oldu.
***
Özellikle sağlık alanında donanımlı, bilgili liyakat sahibi ve cesur yürekli iki ismi Adana'da tanımayanların olduğuna ihtimal verilmez. Sayın Dinigüzel ve Sayın Yüksel Sağlık çalışanlarının çıkarlarını her şeyin üstünde tuttu. Örgütlü hak arayışının simgesi haline geldi. Bu iki kıymetli insan ikinci baharı yaşarken yine de SES-'in sesi olmayı sürdürüyor.
***
Dinigüzel ve Yüksel'in "Hakları savunmak, haklı olmak yetmez. Güçlü olmak, cesaretli olmak gerekir. Güçlü olmanın yolu çalışanların ortak çıkarlarını ve hakları için bir araya gelmekten geçer. Bu da örgütlü olmayı zorunlu kılıyor. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası sınıf ve kitle sendikacılığı yapıyor. Sarı sendikalardan en önemli özelliği bu olsa gerek" derken bugün ne kadar haklı oldukları daha iyi anlaşılıyor.
***
Adana'da sözkonusu iki ismin sendikacılığı hala Sağlık çevrelerince tartışılıyor ise bilin ki, iyi yol izlediklerinden kaynaklanıyor. Dinigüzel ve Yüksel'in sendikacılık başarısı bugün olduğu gibi yarın da tartışılacaktır bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
***
Sonuç olarak diyorum ki önceki gün bu sayfada yer alan yazımdan rahatsızlık duyanlar oldu. Kendi pencerelerini olaya baktıkları için.
***
Olsun! Ama kimsenin rahatsız olmasını da istemem. Böyle bir huyum yok. Konuşularak tartışılarak doğru her zaman bulunur. İnadı sürdürmenin gereği yok, yararı da yok. Kimsenin özel yaşamı ile ilgili tek kelime yazdığım görülmemiş, bundan sonra da görülmeyecektir. Bunun sözünü veriyorum. Ancak oturdukları koltuklarında hakkını vermeyen, yerinden kalkmayı beceremeyen, hizmet bağlamında istenileni yapmayan, koltuğunu sıcak tutup başkalarının ekmeğiyle oynayan, bu yolu denemeye kalkışan ker kim olursa olsun yetkisi makami gucu ne olursa olsun bu sayfada konuk edecegimi bilmelerini isterim. Çünkü bu anlayışlara her zaman söyleyecek birkaç kelime sözümüz olacaktır, buradan bir kez daha anımsatalım.
***
Nitekim, isim vermeyelim ayıp olur. Zaten kendini bilir. Belki de hatasını anlar, özür dileme nezaketini gösterir. Karşısındaki kişiye nasıl hitap etmesi gerektiğini düşünür.
***
Ve biraz da ironi dedik. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Adana'da tüm olumsuz gelişmelere karşın, dimdik ayakta. Varlığını da kararlılıkla sürdürüyor. Geçmişteki yöneticilerinin hizmetlerini perdelemek isteyenlere şu vecizeyi hatırlatmak isterim: “Kıskanma ne olur, çalış senin de olsun”...