Nazım ALPMAN

Tarih: 26.12.2024 13:09

BİZİM HAPİSHANELERİMİZ ÇOK ŞAHANEDİR!

Facebook Twitter Linked-in

Suriye’de Beşar Esat’ın ülkesini terk etmesiyle “yeni bir dönem” başladı. Buna “özgürlük zamanı” deniliyor. Hapishaneler boşaltılıyor, ülkenin yeni hakimleri kılık kıyafetlerine çeki düzen veriyorlar.

Suriye’nin yeni lideri Colani’yi Batı “çok değerli” kabul ediyor.

-Ne kadar?

-10 milyon dolar!

Bu değer onun “İslamcı terörist” olduğu döneme aitti. Şimdi koca bir ülkenin sahibi olduğu için demokratik(!) bir önder statüsü kazandı.

Suriye haberlerinin en tepesinde hapishaneler yer alıyor. Hafız Esat, onun ölümüyle iş başına gelen Beşar Esat’ın iktidar yıllarında muhalifler korkunç hapishanelere atılıyorlarmış. Bunların en ünlüsü Şam’ın 30 kilometre kuzeyinde inşa edilen Seydnaya hapishanesi… Esat ailesine karşı olduğundan şüphelenilen ordu mensupları için beyaz blok, diğerleri için kırmızı blok varmış.

Bu somut hapishane haberi. Bir de soyut olanları ekranlara geliyor. Animasyon ile Suriye’de mahkumlara neler yapıldığı tane tane anlatılıyor.

Bizim televizyoncular bu haberleri çok sevdiler. Demek ki onlar için “insan hakları” bir hayli önemliymiş. Ama bu haberlerde eksik yan var. Bir de bizim cezaevlerimizin ne kadar modern, ileri teknoloji sahibi olduğu, tutuklu ve hükümlülere nasıl konforlu bir yaşam sunulduğunu da anlatmalılar.

12 Eylül 1980 döneminde ünlü gazeteciler askeri cezaevlerine girer ve oradaki huzur ortamını yazı dizileri halinde aktarırlardı. Solcular ile sağcılar aynı koğuşlara konularak karıştırılmışlar ve barıştırılmışlardı!

Bugünlerdeki barış, huzur ve güven ortamının köklerini o dönemde aramak gerekir!

Tanrıya şükür bizim cezaevlerimiz Suriye ile kıyaslanmayacak kadar özel ve güzel. Bir defa pek çoğu yepyeni. Şu anda 403 adet cezaevimiz var. İçlerinde de 342 bin 526 tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Büyüyen gelişen ülke olmanın bir işareti olarak kabul edilmeli bu durum… 2002 yılına dönüp bakalım. O yıl cezaevlerimizde sadece 59 bin 429 tutuklu ve hükümlü varmış. Gerçi iki yıl önce 22 Aralık 2000’de “Rahşan Affı” ile hırsızlar, katiller, tecavüzcüler tahliye edilmişler, sadece devlete karşı suç işleyenler içerde bırakılmışlardı.

Cezaevlerimizin fiziki güzelliği karşısında personelin uygar davranışları da ayrı bir özellik oluşturuyor. Geçenlerde TELE-1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, Silivri (yeni adı Marmara oldu) Cezaevinde yattığı dönemde infaz koruma memurlarının kendisine karşı saygılı davrandıklarını anlatıyordu Emre Kongar Hoca ile yaptıkları 18 Dakika programında… Bunu daha önce de anlatmıştı. Fakat “yanlış anlayanlar” çıkmış. Yanardağ hakkında suç duyurusunda bulunmuş bir görevli kişi. Acaba şöyle mi demek gerekiyor:

-Bizim cezaevlerimiz o kadar iyi ve konforlu ki, insanın vakti olacak gidip doya doya içerde yatacak!

Eskiden böyle değildi, cezaevlerimiz çok kötüydü. Mesela bir örnek vereyim. Bir devlet büyüğümüz küçük bir cezaevine 120 gün yatmak üzere teşrif etmişti. Onun infaz süresi başlamadan kendisini çok seven bir müteşebbis, o cezaevine mahkûm olarak girmiş ve gerekli düzenlemeleri yapmıştı. Geldiği gün de mangalda balık partisi hazırlamış ve bütün cezaevini duman içinde bırakmıştı. Düşünebiliyor musunuz çekilen çileyi?

Neyse o günler epeyce geride kaldı. Artık kimse onu içeri atamaz. Ama o isterse herkesi içeri atabilir. Atmıyorsa iyi niyeti ve demokratik kişiliğindendir!

Yazının burasına dört yıldır (sahteliği adli tıp kurumu tarafından tescil edilmiş dijital doküman nedeniyle) Silivri’de tecrit koşullarında hapis yatan Nuriye Gülmen’in “Tecrit Günlükleri”nden kısa, mutlu ve umutlu bir bölüm koymalıyım:

 

 

“… Birkaç saniye kararsızlıkla geçti. Sonra birden heceleri, kelimeleri, olasılıkları birleştirip gökyüzüne bakmayı akıl ettim ve engin mavilikte, dünya üzerinde onların uçuşundan daha anlamlı bir şey olamazmış gibi süzülen kuşları gördüm.

Görür görmez yan hücreye seslendim: Gök-yü-zü-ne ba kıııın! Bütün koridor havalandırmaya çıkıp gökyüzüne bakana kadar sürdü bu seslenme zinciri. Anlamsız kızgınlığım çoktan yerini anlamını bulan duygulara bırakmıştı: Huzura, güvene benzeyen, şefkati andıran, yoldaşlığa çağıran bir duygu…

Zihnim bir düşünceden diğerine sıçradı:

Kuşlar ne güzel uçuyor!”

 

Devamlı olarak Suriye hapishanelerini haberleştiren dünyanın en özgür medyası olan bizim tayfa kendi sınırları içine de el atmalı ve kimsenin görmediği şu gerçeği bütün dünya aleme ilan etmelidir:

-Bizim hapishanelerimiz çok şahanedir!

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —