Kartalkaya faciasından sonra olaya kendi açımızdan bakarak “gazetecilik ahlakı” üzerine bir yazı için notlar almıştım. Gazetecilik yine gündemde… Habercilik konusu da tartışılıyor. Son derece demokratik(!) bir ortam var:
-Beğenilmeyen gazeteciler, cinayet işlemiş zanlılar gibi zaman kaybetmeden gözaltına alınıyorlar.
Beğenilen gazeteciler ise huzur içinde böyle şeyleri görmüyorlar!
Bu cenahtakilerden başlamak istiyorum. Bolu Kartalkaya kayak merkezindeki Grand Kartal Otelde 21 Ocak 2025 gecesi çıkan yangında 78 insan hayatını kaybetti. Beğenilen gazeteciler ilk olarak yalan bir haberi servis ettiler. Sorumluluk Turizm Bakanlığında olduğu halde Bolu belediyesini zan altında bulunduran bir belge yayınladılar. Ancak belgenin 2007’de düzenlendiği ve AKP’li belediye tarafından verildiği ortaya çıkınca haberi geri çektiler.
78 insan ölmüş! Bu gerçek üzerinden birkaç haber yapamaz mısınız? Gazeteci değil de iktidarın PR ajansı ruhuyla haber yaptılar. Mesleğimiz açısından utanç verici bir durumdu. Adeta vicdanlarını da aldırmışlardı!
Bunları konuşmamız gerekiyordu. Gazeteciliğin son nefesini verdiği tarzında yorumlar yapılırken 26 Ocak 2025 Pazar günü Kadıköy Caddebostan Kültür Merkezi’nde (CKM) okurlarıyla buluşan “Pelerinsiz Kahramanlar” kitabında mesleğimize karşı yapılan saygı duruşunu anlatacaktık.
Sadece bir gün sonra ülkenin gündemi bir anda değişti. Kartalkaya otel yangını, hayatını kaybetmiş yetmiş sekiz insan ve onların arkada bıraktıkları yüzlerce acılı yürek geri plana düştü.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, kendisinin şahsında CHP’ye karşı başlatılan “operasyonel süreci” sergileyen basın toplantısı yaptı.
Bu konu üzerine habercilik yapan meslektaşlarımız gözaltına alındılar. Halk TV programcıları Barış Terkoğlu, Haber Müdürü Serhan Asker ve Seda Selek emniyet müdürlüğünde sabahladılar. Bu satırlar yazılırken de Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş ve Halk TV Program Müdürü Kürşat Oğuz polis tarafından kanaldan alınıp ifade vermeye götürülüyorlardı.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, arkadaşlarımızın gazetecilik faaliyetleri yüzünden gözaltına alınmadıklarını açıkladı. Tunç’un gazete okumak dışında bir gazetecilik faaliyetinde bulunduğuna ilişkin bilgiye rastlanmaması bu şekilde konuşmasına engel değil tabii. Ama isterse gazetecilik nedir, ne değildir konusunda sağlam bilgilere ulaşabilir. Mesela Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin “Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi”ni okuyabilir. Gazetecinin Temel Görevleri bölümünün 17. Maddesinde mesleğimizin özünü görebilir:
“Gazeteci, DEVLETİ YÖNETENLERİN BELİRLEDİĞİ ulusal ve uluslararası politika konularında önyargılara değil HALKIN HABER ALMA HAKKINA riayet eder!”
Baskı rejimlerine genel olarak “polis devleti” tanımlaması yapılır. İlacı da “hukuk devleti” olarak önerilir. Ülkemizde her şey hukuk(!) üzerinden hallediliyor! Adalete uymadığı tartışılmaz ama iktidar kendi yöntemini çok seviyor:
-Bu da bizim hukuk devletimiz!