Biz yurttaşız, yukarıda neler döndüğünü düşünmeden, üstelik “hepsi birbirinin aynısı, yapmayan mı var” diyenlere kulaklarını tıkayarak, “iyi beklentilerle” avutulanlarız! Var mı ötesi? Bir “oyumuz” değil mi bizim olan, o da “benim” diyerek üzerine abananlara gitmiyor mu? Ya sonra? Beklentilerimiz, verilen sözler, pastadan pay alma umutları, yaşamın anlamlanacağı, daha kolay/ hakça doyulacağı, değerlerin korunacağı, önü açık bir toplum olmak için verilecek çaba, yeni yetişen kuşağın hayalleri, bereketli toprakların verim fışkıracağı, sevmenin ışkın süreceği…
Hani bunların hangilerini yerine getirdiler ki? Daha da bozdular ekmeğin tadını, daha çok doğayı kirlettiler, daha anlamsızlaştı yaşam, sokaklar eskisinden daha acımasız, sevmeyişler bir başına/ daha da kolay çoğalıyor! Hani, kimin “ne” yarar sağladığı belli imi? Üstelik yıllarca aynı koltuğa oturmak istemeleri, üstelik hiçbir “dilekleri” yerine gelmemesine, hiçbir beklenti gerçekleşmemesine karşın!
***
Biz yurttaşız! Sokaktaki anlaşmazlıklara, komşudaki kavgalara alışkınız da; birbirinize düşme olasılığınıza anlam veremiyoruz! Neyi üleşemediğinizi bir bilebilsek, ne uğruna “tek çatı” altında neyin savaşını verdiğinizi bir anlayabilsek… Biz yurttaşız; bilemedik! Bilsek, bildiğimiz anda oradan uzaklaştırırdık sizi! Bir daha da oralara yakın durdurmazdık… Oyumuzu verdik, gerçekleşmeyen sözleriniz “belki” bir yerde gerçekleşir diye bekledik; hangisini yaptınız ki?
Çok iyi geçindiklerine tanık olduğumuz Kemal Kılıçdaroğlu ile Özgür Özel “neyin” hesabını yaparak ayrıştılar ki; neden buna gerek duydular? Oturup konuşsalardı, onca yorucu yaşanmışlıklara bir de kendi “çıkmazları” eklenmeseydi olmaz mıydı? Şimdi binlerce seçmen “birinin” yanında durmaya neden zorlandı? Diğerinin “dışarda” kalmasına neden izleyici kalmak zorunda bırakıldı? Neden “aynı çatı” altında aymazlığın sınır tanımazlığı yaşanır oldu; anlayanınız var mı?
***
Yüz günü aşkın içeride olan Ekrem İmamoğlu bir “etmen” değil, yalnızca bir “neden”! Bir yurttaş olarak düşüncemin eksiği/ dolusu yok; yaşananları böyle yorumluyorum! “Suçsuzluğunu” kanıtlamak benim işim değil, diğer tutuklu olanlar gibi sorgulanış biçimini doğru bulmuyorum! Öyle ki, şimdi sorduğunuz üç kişiden biri başka yerlerde buldu kendini! Şu an sözü edilen isimlerin birçoğu Kılıçdaroğlu ile tanındılar, bilindiler, yaşamımızın “etkili” isimleri oldular! Kılıçdaroğlu mu yanlış yapmıştı bu isimleri aramıza katarak, yoksa “isimler” mi sonradan çizgi dışına çıkmışlardı? Kimyada elementler, birlikte olabilecekleri elementlerle bir araya gelirler! Sayıları bile birlikte olacakları elementlere göre belli olur! İki hidrojenle bir oksijenin “su” olduğu gibi… Bunu insanın da başarması gerekmez miydi?
En son İzmir’de tutuklamalar oldu! Tunç Soyer’e üzülenlerdenim! Dünkü Saraçhane mitinginde Özgür Özel, yaptığı uzun konuşmasında olaya değinmesine karşın Soyer’in adını söylemekten özenle uzak durdu! Özel’le Soyer’i yanyana görmeyi çok isterdim, ikisinin de “direnen/ başkaldıran/ savaşçı” duruşunu önemseyenlerdendim! Aynısını İzmir anakent Belediye Başkanı Cemil Tugay’da yaptı! Bir de konuşmasında soruşturmanın şu anki döneme ilişkin olmadığını, geçmiş dönem uygulamalarına yönelik olduğunu vurguladı; ne büyük bir özveri değil mi, ya da ne büyük bir duruş?
***
Nerede olursa olsun “küs gibi” tutum sergilenmesini sevmiyorum! Paylaşılamayan, “o da benim olsun” demeye neden olan her neyse; değiyor mu gerçekten? Alın, tüm koltuklar sizin olsun, tüm saraylar, yaşamın tüm şatafatı size düşsün; sizi destekleyen, sizin kazanmanız için çaba harcayan yurttaşlar da yoklukla, yoksullukla, temel gereksinmelerine ulaşamamakla, çocuğunun geleceğini sağlayamamakla, kirasını ödeyememekle, yaşayamamakla karşı karşıya kalsın! Bunu mu istiyorsunuz!
Tarih mi bilmiyorsunuz, duygudaşlıktan mı uzaksınız, kendinizden başkasının yaşamaya hakkı olmadığını mı düşünüyorsunuz, bilmiyorum ki! Bir yurttaş olarak, yurttaşı çok yorduğunuzu biliyorum! Biliyor musunuz, yurttaşın “koltuk uğruna” yapılan kavgaları düşünecek durumu yok, hele hele aynı çatı altında birbiriyle didişmeyi ilke edinmiş/ birbirine küs olanlara vereceği değer de yok! Doğalgaza gelen zamla, emekli/ çalışan aylıklarında ne kadar olacağını düşünüyor; titreyin artık!
İki dize: “Bir çatıydı umut, şimdi taş taş eksiliyor/ Yurttaş uykusuz, sokak sessiz, adalet bekliyor.”