“Bugüne değin neredeydiniz” diye sorulur ya; haklı olarak, “muhalefet” de soruyor! Deva Parti Adana Milletvekili Sadullah Kısacık “iktidara” sordu, geçtiğimiz günlerde… Biliyorsunuz, “iktidar” bu yıl “aile yılı” duyurusu yapılmış, nüfus hızında düşüş olduğu için de hiç olmazsa “çocuk sayısını artırın” diye salık verme gereği duymuştu.
Kısacık’da, yaptığı açıklamasında yirmiüç yıldır önlem almada umursamaz tutum sergilen “iktidara” seslenerek “yirmiiki yıldır sürekli düşen doğurganlık hızı, 2001 yılında 2,38 iken 2023 itibarıyla 1,51’e kadar geriledi. Bugün bu düşüşe rağmen sorumluluğunu sorgulamayan bir iktidarın yönetimi altındayız” diyerek tepki gösterdi!
***
İşin başında olursunuz, herkes sizi “yöneten” bilir, her şeyin “sizden” sorulacağını söylerseniz/ “anasını da satarım” diyenleri yanınızda tutarsanız sorulur! Bunun kaçacak yeri, gösterilecek gerekçesi de yoktur! Bunca geçen yıllar neler yaptığınız, neden işleri savsakladığınız, halkı yokluğa sürükleyişiniz, toplumun “can damarı” sayılan orta direği silişiniz, gençlerin umudunu yok edişiniz/ bu verimli toprakları olan ülkeden gitmek istemesine neden oluşunuz, nüfusun düşüşüne neden oluşunuz, eğitimi bilimsellikten çıkarışınız elbette sorulur!
***
Şimdi çıkıp “enflasyonu düşüreceğiz, nüfusu korumaya çözüm bulacağız, depreme dayanıklı konutlar yapacağız, gençlere evliliği kolaylaştıracağız, tarımsal üretimi artıracağız, uyuşturucuya karşı koyacağız, öğrencilerin iyi eğitim almasını sağlayacağız, sağlık sistemini düzelteceğiz, asgari ücretliyi/ emekliyi/ dargelirliyi enflasyon altında ezdirmeyeceğiz” diyorsunuz ya; yirmiüç yıllık “iktidarsınız”, yapsaydınız! İstediğiniz vergiyi topladınız, istediğiniz cezaları koydunuz, istediğiniz zamları yaptınız, bütçeyi istediğiniz biçimde kullandınız, istediğiniz yükleniciyi güçlendirdiniz, istemediklerinizi sindirdiniz, kamunun tüm birimlerine istediklerinizi atadınız… Yapsaydınız!
***
Ama yapmadınız! Halkın erince ulaşmasını, doymasını, toplumun gönenmesini istemediniz belli ki! Herhangi markette ya da tezgahların kurulduğu/ mevsimsel ürünlerin yer aldığı pazarlarda yaşananlardan haberiniz yok demek ki… İnsanlar gereksinmelerini alamıyorlar, çocuklarıyla gelmişlerse “canı çekeni” alamadıkları için yüzleri düşüyor! Kazançları ortada, gereksinimlerinin el yakan fiyatları ortada, özellikle son yedi/ sekiz yıldır bu böyle! Tamam, buralara inemiyor, yurttaşla görüşemiyorsunuz da danışmanlarınız bilgilendirmiyor mu, sokağın içler acısı durumunu anlatmıyor mu, kuyrukta ekmek/ kuyrukta et/ kuyrukta yumurta/ kuyrukta ucuz yemek için bekleyenlerden söz etmiyor mu?
***
Şimdi karşımıza bir başka gerçek çıkıyor: Bugüne dek yapılması gerekenleri yapmayan, çözüm sunmak yerine günü kurtaran anlayış, bugün yine karşılığı olmayan sözlerle, yine “dileklerle” yolunu sürdürmeye çalışıyor. Yapmayın, sorun olsa da konu yalnızca ekonomi değil, yalnızca doğurganlık hızının düşmesi değil; bunu biliyor olmalısınız! Konu bir ülkenin geleceği, gençlerinin ülkesine olan güveni… Bugün gençler, geleceklerini başka ülkelerde arıyor! Üniversite mezunları, liyakat sisteminden umudunu kesmiş, son yıllarda yurt dışına göç edenlerin ya da göç etmek isteyenlerin sayısı hızla artarken, nedenini sorgulamıyor musunuz?
Eğitimde nitelik kaybı, bilimin, akademinin ikinci plana itilmesi, iş güvencesinin yok edilmesi… Yirmi üç yıl boyunca bir ülkenin yapılarını sağlamlaştırmak yerine, günübirlik çözümlerle hareket etmek, geleceği tüketmekten başka ne anlama gelir? Şimdi, önümüzde bir seçim var mı belirsiz; ancak “muhalefet” elbette konuşacak, seçim olsa da/ olmasa da konuşacak… Ya “iktidarın” karşılık bulmayan/ inandırıcılığı olmayan sözleri, projeleri, bekleyişleri… Biliyor musunuz, halk artık bu umursamaz döngünün farkında. Soru şu: Bugüne dek yerine getirilmeyen sözleri, şimdi nasıl yerine getireceğinizi inandıracaksınız?
