Neler öngörülmüştü değil mi? Ne olmuştu anımsayalım: Çevre- İklim Bakanlığı 2019 yılında yaşama geçirdiği uygulama ile marketlerde poşetler yirmibeş kuruşa satılmaya başlamıştı! Bu uygulamayla, sözde çevre plastik atıklarından kurtarılacak, gelecek kuşaklara daha yaşanılabilir bir dünya bırakılacaktı! Beş yıl geçti aradan, plastik market poşetlerinin fiyatı hiç değişmedi! Ne korona virüs süreci, ne yüzyılın yıkımı depremler “en küçük” artışa neden olmadı! Ülkede toplu iğneden sabuna, çimentodan domatese değin her şey fiyatını ona/ yirmiye/ otuza katlarken, “bir” market poşetleri yerinde saydı! Benim gibi inatçı müşteri markete yirmibeş kuruş “poşet bedeli” vermemek için çantayla gitmesine karşın, birçokları “fiyata” aldırmadan gerektiğince “poşet” almayı sürdürdü!
Şunu soruyorum: çevre/ sokak/ yaşam alanları 2019 yılından daha temiz mi şimdi, ya da gelecek kuşağa sözü verilen “yaşanılır dünya” amacına ulaşıldı mı?
***
İki yıl önce, CHP’li Burhanettin Bulut’un gündeme getirdiği, o dönemin bakanının yalanladığı Adana’da kent merkezine üç kilometre uzaktaki “plastik atık” görselleri geldi önüme! Bulut, açıklamasında “Önce sayın Bakanımızın ‘Adana’da böyle bir vaka yoktur, denetim sonucu herhangi bir plastik atığa rastlanmamıştır’ dediği günün hemen arkasına Adana Çukurova’da hemen şehir merkezine 3 kilometre ötede yanında inşaatların yapıldığı bir alanda bulduğumuz çöpleri çıkartacağım. Bunların hepsi Berlin’de ya da Londra’da herhangi bir markette alışverişte alacağınız ürünlerin poşetleri” diyor, bakanın “rastlanmamıştır” sözünü yalanlıyordu!
Tamam, yurtiçinde market poşetlerinin yirmibeş kuruştan satılmasını gerçekleştirmiş, birçok yurttaşın market poşeti almasına engel olunmuştu ama, bilineni ile Berlin’in/ Londra’nın ürün poşetleri Adana’nın yanı başına dek getirilmişti! Başka kentlerde var mıydı bilmiyoruz, ancak ülke Avrupa’nın çöp kutusu sayılmıştı! Çevre akıl almaz biçimde kirletilmişti!
***
Son beş yıldır, on kat/ yirmi kat artan market ürünlerinde, en küçük ödün verilmeden “haftalık” fiyat yenileme/ ayarlama/ uyarlama gerçekleşirken “yirmibeş kuruşluk poşetin” arkasına düşme/ düşebilme olasılığını “hep” düşündüm; hiçbir zaman yanıtını bulamadım! Tüketicinin her yönüyle eli/ kolu bağlanmış, ürün fiyatlarını gördükçe şaşkına dönmesine/ içinden ağıtlar koparmasına karşın “en küçük” tepki göstermeden “gücü kadar” alabileceğini almış, sonra da marketten çıkıp/ gitmiş!
Düşünsenize; market poşetine ilk “yirmibeş kuruş” fiyat konulduğunda, bir ekmeğin karşılığı dört market poşetine denk geliyordu… Ya da dört poşet bir kilo tuz, ya da dört poşet bir çikolataya denkti! Bir market poşetinin yirmibeş kuruş olması neye çözüm oldu öyleyse; görülen o ki ekonomiye katkısı olmadı, çevre temizliğine de, gelecek kuşaklar için de öngörüler tutmadı! Yanlış mıyım?
***
Sokağa çıkın, ya da öyle yapmayın uzaktan izlemeye alın… Hemen sokağın köşesinde bulunan varillerden dışarı taşan çöp yığınlarını göreceksiniz! Üstelik yalnız çöpleri/ atıkları/ plastik poşetleri de değil; geçen araçların nasıl birbirine diş yülediğine de yanık olacaksınız! Bize yalnız çevreyi market poşetlerinin kirlettiğine ilişkin bilgiler yüklenirken, çevreyi kirleten asıl “olgulardan” uzaklaştırmış olabilirler miyiz acaba? Narin’in yaşayamadıklarını mı diyeyim, kuvözdeki bebelerin göremediklerini/ duyamadıklarını mı diyeyim, emeklinin/ dargelirlerin tüketemediklerini mi diyeyim, sözü verilen öngörülerin hiçbirinin tutmayışı mı diyeyim… Düşünme hakkımı kullanıyorum; kızmayın!