Hep diyorum ya; CHP’de iki kazanan ismi var, biri Ekrem İmamoğlu, diğeri Mansur Yavaş. Bir şey daha var; her ikisi de bir başka partide “aynı” başarıyı gösteremezler! İşin garip yanı ikisi de “parti tabanından” gelmemiş! Ne CHP için ne de iki isim için başka bir şans yok! Bunu Ankara’da gördük, İstanbul’da da tüm “baskılara”, “iktidar tüm gücünü” ortaya koymasına karşın gördük! “İktidarın” karşısında CHP’den daha çok İmamoğlu çekincesi olduğu görülüyor!
Birkaç ay önce, yapılacak olan ilk genel seçimde “cumhurbaşkanı adayının” kim olacağı konusu tüm medyada konuşuluyordu! Art arda anketler yapılıyordu! Özellikle “iktidara yakın” olan kanallar, İmamoğlu ile Yavaş’ın tüm açıklamalarını didik didik karıştırıyor, içinden cımbızla çektikleri sözcükleri günlerce tartışıyorlardı! Akla gelmedik konularda soruşturmalar açılıyor, yakın çevresindeki belediyelere baskınlar düzenleniyor, belediye çalışanlarının içinden bazılarının yakınlarıyla olabilecek ilişkileri mercek altına alınıyor, son günlerde de otuzbeş yıllık üniversite diploması üzerinde çalışılıyor!
***
CHP, haklı olarak çeyrek yüzyıla yakın zamandır ülkeyi yöneten “iktidarın” karşısında artık başarılı olmak istiyordu, seçmenin karşısında daha fazla duracak gücü de yoktu! Parti kurulunda görüşüp, bir an önce “cumhurbaşkanı adaylarını” belirlemek, İmamoğlu/ Yavaş ayrışmasını önlemek için girişimde bulunmak zorundaydı! Son başvuru gününü belirlediler! Son güne dek bir Ekrem İmamoğlu aday adaylığını açıkladı! Mansur Yavaş, “seçim gününün” belli olmadığını gerekçe göstererek “aday adayı” olmayacağını açıkladı. Bazı isimler de “aday” olacaklarını açıklamalarına karşın varlıklarını gösteremediler! Şimdi “tek aday İmamoğlu”, 23 Mart’ta ön seçim var!
Seçimlerde bugüne değin “tek aday” olmasına sessiz kalanlar, “o” alışmışlıklarının tersine, bugün “tek adayla ön seçim olmaz” demeye başladılar! Aslında “doğruyu” söylüyorlar; tek adayla yapılanın adı “seçim” olmaz! Tıpkı Devlet Bahçeli’nin, selam vereni/ yanından geçeni “hayın” sayarken, yıllar sonra/ birden “Abdullah Öcalan gelsin mecliste konuşsun” demesi yer yer tepkilere neden olduğu gibi, bugüne değin tüm “anti-demokratik” işleyişe sessiz kalıp/ şimdi “tek adayla ön seçim olmaz” demeleri de tepkiyi hak ediyor kanımca! İnsanları bu yanlışın “olağan” sayılamsına alıştırmayacaktınız!
***
Yılmaz Özdil yazmış, diyor ki: “bi bakıyorsunuz CHP kurultayını iptal etmek için soruşturma açılmış, bi bakıyoruz ahmak davasından siyasi yasak getirmeye çalışmaları yetmemiş Ekrem İmamoğlu’nun üniversite diplomasını iptal ettirmeye çalışıyorlar, bi bakıyoruz Kartal/ Şişli/ Sarıyer belediyelerine soruşturma açılmış, bi bakıyoruz İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik’e soruşturma açılmış…” Alışkınlıkların bozulduğu anlaşılıyor! “İktidara” yakınlığı ile bilinen Cem Küçük, pazartesi beklenmeden “diploma iptal edilebilir” diyor!
Chp seçmeninin önündeki “ön seçimin” önemi de burada başlıyor! 23 Mart’ta “tek aday” için yapılacak “ön seçimi”, bir anlamda “iktidarın” tutumunu belirleyecek bir olgu olarak düşünmek gerek! CHP’nin birmilyonsekizyüzbin dolayında üyesi olduğu belirtiliyor! 23 Mart’ta gerçekleşecek “ön seçimde”, oy kullananların sayısı yüzde ellinin altında kalırsa CHP ile birlikte İmamoğlu’da “sınıfta kalmıştır” denir! Eğer bu sayı yüzde on/ onbeş eksikle bitirilebilir, birbuçukmilyon parti üyesi sandığa getirilebilirse “iktidarın” önündeki çıkmaz daha da büyür!
Elbette böyle olmamalıydı, tek adayla/ üstelik daha bugünden hiçbir seçime gidilmemeliydi, “aday” olmak isteyenlerin önüne engeller konulmamalıydı, “halkın halk tarafından halk için yönetimi” anlayışının önünde duvarlar olmamalıydı, “aday” soruşturma yağmuruna tutulmamalıydı! Sonuç olarak; 23 Mart bir CHP sınavıdır! Bu sınavı, CHP’nin il/ ilçe örgütleri yurttaşa en iyi biçimde anlatmalı…