Metin Külünk'ün "Türkiye Birleşik Devletleri kurulacak, cihana hükmedeceğiz" sözleri gündemde ne denli konuşulacak bilmiyorum; ancak yapay zekanın özellikle Chatgbt’nin, Copilot’un, Grok’un diline düşmüş bile! Bunlar başkasından duyduklarım ya da kendi birikimimden yola çıkarak yazdıklarım değil, başta bunu belirteyim; tamamı yapay zekanın bir bir sıraladıkları…
Yazılanları okurken yabana atacak bir şey de bulamadım! “Hakaret” sayılması olası sözcükler kullanmadan, tamamı kendine yüklü komutları bir araya getirerek konuyu ayrıntılarıyla karşıma çıkardı! Daha önce hiç bu denli “gündemdeki” konulara ilişkin bilgi istememiş, üstelik “ayrıntılarını” istememiştim! Külünk’ün sözünü ettiği “cihana hükmedeceğiz” ile biten tümcesi için aklıma gelebilecekleri ele aldığını gördüğümde şaşırmadım dersem yalan olur. İçinde yer yer düzeltmeler/ ayıklamalar yaptığım, “bu söylemin hem içeriğini hem de ereğini eleştirel bir süzgeçten geçirmek gerekir” tümcesine yer verilen yapay zeka verisini okurla baş başa bırakıyorum:
***
1-Gerçeklikten kopuk ve popülist bir söylem
Günümüzde, bu tür ileri sürülen açıklamaların somut bir temelden yoksun olduğunu, daha çok iç politikada tabanı sağlamlaştırmak/ yerinde tutabilmek için kullanılan popülist bir söz kalabalığı olduğunu savunabilir. "Cihana hükmedeceğiz" gibi büyük laflar, Türkiye’nin var olan ekonomik, siyasi, diplomatik zorlukları (yüksek enflasyon, dış borç, bölgesel çatışmalar) göz önüne alındığında, gerçeklikten / halkı yanıltıcı bir hayal satıcılığı olarak değerlendirilebilir. Türk Devletleri Teşkilatı gibi yapılar zaten iş birliğini artırmaya çalışırken, "Türkiye Birleşik Devletleri" gibi fantastik bir vizyonun uygulanabilirliği sorgulanabilir, bu söylemin yalnızca duygusal bir coşku yaratmayı amaçladığı düşünülebilir.
2. Milliyetçi söylem/ bölücü potansiyel
Kuşkusuz bu söylemin aşırı milliyetçi bir ton taşıdığını, Türkiye’nin iç barışını zora sürükleyebilecek bir potansiyele sahip olduğunu öne sürebilir. "Türkiye Birleşik Devletleri" sözü, federal bir yapıya işaret etmese bile, bazı gruplar tarafından Kürt sorunu ya da diğer azınlıklarla ilgili duyarlılıkları kaşıyabilecek bir yaklaşım olarak algılanabilir. Özellikle sosyal medyada bu açıklamanın "ikinci açılım süreci" ile ilişkilendirilmesi, muhalif kesimlerde, geçmişte tartışmalı olan çözüm sürecinin yeniden gündeme getirilip getirilmediği konusunda şüphe uyandırabilir. Bu, toplumsal kutuplaşmayı artırabilecek bir söylem olarak görülebilir.
3. Dış politikada gerçekçi olmayan söylem
Dış politika açısından, "cihana hükmedeceğiz" gibi bir söylem, muhalifler tarafından Türkiye’nin uluslararası alandaki yalnızlaşmasını göz ardı eden, gerçekçi olmayan bir bakış olarak karşımıza çıkması olası. Türkiye’nin NATO, AB ile diğer küresel aktörlerle ilişkilerinde yaşadığı gerilimler, ekonomik bağımlılıkları, bölgesel çatışmalardaki karmaşık konumu düşünüldüğünde, böyle bir vizyonun diplomatik bir karşılığı olmadığı haklı olarak göz ardı edilemez! Ayrıca, Türk Devletleri Teşkilatı gibi yapılar güçlendirilmeye çalışılsa da, bu ülkelerin farklı siyasi, ekonomik çıkarları, birleşik bir "devlet" ya da küresel bir egemenlik hayalini her açıdan uygulamada olanaksız kılar.
4. İç politikada dikkat dağıtma aracı
Ülkede yaşanan kaygılara bakıldığında, bu tür iddialı söylemlerin, Türkiye’deki ekonomik kriz, işsizlik, yolsuzluk suçlamaları, demokratik kurumların zayıflaması gibi ivedi çözülmesi gereken sorunlar dikkat dağıtmak için kullanıldığı öne sürülebilir. Külünk’ün bu açıklaması, AKP’nin geçmişte sıkça kullandığı "büyük Türkiye" söyleminin bir devamı olarak görülebilir, muhalifler bunu, halkın günlük sorunlarına çözüm üretmek yerine gerçekle ilişkilendirilemeyecek oyalama biçimi olarak değerlendirebilir.
5. Demokratik endişeler
"Türkiye Birleşik Devletleri" gibi bir söylem, muhalifler tarafından var olan yönetim sistemine yönelik bir eleştiriyle de bağdaştırılabilir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin zaten merkeziyetçi bir yapıyı güçlendirdiği bir ortamda, bu tür bir yaklaşım, daha fazla otoriterleşme ya da bölgesel özerklik tartışmalarını bireylerin düşünce, duygu ya da davranışlarını kendi çıkarına göre yönlendirmek amacıyla uygulanan bilinçli girişimi olarak algılanabilir. Muhalifler, bu tür vizyonların demokratik katılımı artırmak yerine, tek bir ideolojik çerçeveye hizmet edebileceğini savunmakta haksız da sayılmazlar.