İfral TURGUT

Tarih: 21.01.2025 17:15

ÇOK MU HIZLI GEÇTİ BU HAYAT

Facebook Twitter Linked-in

O kadar çok koştum ki hayatta… O kadar çok çalıştım ki… Dönüp arkama bakacak zamanım olmadı. Şimdi dönüp bakıyorum da içimden, “Çok mu çabuk geçti hayat,” diye sormaya korkuyorum. Kim bilir belki de doğru cevabı alırım diye. Takvime bakıyorum, hayır hiç de çabuk geçmemiş. Yıllar, yıllar, yıllar… Gönlüme bakıyorum, “Galiba henüz erken. Daha yapacak çok işin var,” demek istiyorum.

Ama o kadar güzel bir hayat yaşadım ki! Çok güzel bir ailem oldu. Çocuklarım büyüdü, onların çok daha güzel aileleri oldu. Torunlarım büyüdü. Şimdi onlar da kendi ailelerini kuruyorlar. Aileye bir yeni aslan katıldı. Artık dört nesil bir arada yaşayacağız. Ara sıra geçmişe dalıp bestenigar makamında sızlansam bile, ne mutlu bana, değil mi?

Nedim, ne güzel anlatmış meyhaneyi:

"Meyhane mukassi görünür taşradan amma

Bir başka ferah, başka letafet var içinde."

Ahmet Rasim de meyhane dışarıdan ne kadar sıkıcı görünürse görünsen, içinde hep güzel dostlar yaşayan, her tülü teselliyi orada bulan bir gönül adamı. Yine böyle bir gecede.

"Dün gece ye'sile kendimden geçtim

Teselli aradım meyhanelerde

Baht-ı dün elinden bir dolu içtim

O neşe kalmamış Meyhanelerde," derken başında bir zabit belirir.

-"Zatıâlilerini Merkez Komutanlığına götürmekle memurum," der. Doğal olarak korkar Üstat. Kalemi keskin, dili sivridir ya, “Yine ne yazdım ki,” diye düşünür ama aklına da hiçbir şey gelmez. Çağıran da Merkez Komutanı Sadettin Paşa’dır.

Çaresiz gidecektir. Konağa gidene kadar aklından bin türlü şey geçer. Huzura çıkınca, Paşa'nın gözlerinin kıpkırmızı olduğunu görür. Paşa söze, "Sizi rahatsız ettik Rasim Beyefendi," diye başlayınca, derin bir oh çeker, Üstat. "Başımıza geleni sormayın. Bestenigâr Kalfa sizlere ömür,” der Paşa ve devam eder. “Şimdi zatıâlilerinizden rica ederim. Hale bir münasip güfte buyurun.”

Üstat, "Ferman efendimizindir," dedikten sonra, yan odaya alınır. Bir de bakar ki, Hafız Hüsnü'de orada. Şair yazacak, Hafız Hüsnü de besteleyecektir.

Paşa’nın konağı zamanın musiki akademisidir. Bestenigâr Kalfa da, konakta cariyelere musiki eğimi vermektedir. Çok güzel sesi vardır. Ahmet Rasim onun için: “O ne sesti ki; Kemençe gibi bir ses; kemençenin perdelerinde bile zor bulunur,” derdi. Bestenigar Kalfa, genç yaşta tutulduğu verem illetinden kurtulamamıştı.

Üstadın kaleminden kan damladı yine. Ta, gönlünün en derinliklerinden sesleniyordu.

“Çok sürmedi geçti tarab-ı şevk-i baharım.”

Soldu emelim, goncalarım reng-i izarım

Yani,

“Mutlulukla dolu baharım çok sürmedi.

Soldu emelim, gonca rengindeki yanağım.

Bestenigar Kalfa için yapılan beste, elbette bestenigar makamında olmalıydı. Öyle de yaptı, Hafız Hüsnü. Geçtiler Paşa'nın karşısına, Ahmet Rasim güfteyi okudu, Hafız Hüsnü besteyi seslendirdi. Sonra da hep beraber hıçkırarak ağladılar. Bestenigar Hanım’ın hemen arkasından, Bestenigar Hanım’ın sonsuzluğa kavuşan ruhu için.

Korku ve endişeyle başlayan gece musiki tarihimize muhteşem bir eder bırakarak bitmişti.

Bu şarkıyı çok güzel okuyan, çok sayıda sanatçımız var. Ama kısık ışıkta, sessiz ortamda, benim favorim ise Elif Güleşçi.

Çok sürmedi geçti tarab-ı şevk-i baharım

Soldu emelim, goncalarım reng-i izarım

Bir bülbül-i raksan-ı tarab-nak idim amma

Bilmem ki neden terk-i hava ettin hezarım

Bu nağme-i dilsuz-u gamım düştü araka

Ben böyle gönüller yakıcı Bestenigâr’ım.

BEN NE ZAMAN SÖYLER, NE ZAMAN MI DİNLERİM?

• GÖZLERİMİ KISIP, UZAKLARI DÜŞÜNDÜĞÜM. AMA MUTLAKA GÜNEŞ BATTIKTAN SONRA.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —