Fransa’nın Toulouse kentinde yaşayan Marc-Antoine, dükkanın bodrumunda kendini asarak intihar etmişti.
Dönemin Fransız kanunlarına göre, intihar eden kişi, bir kalbura konulur ve bir at ile halkın önünde sürükletilirdi. Halk bu ölen kişiye taş, dışkı vs atar, sonra da herkesin gözü önünde ceset asılırdı.
Antoine Protestanlığı seçmişti. Katolik bağnazlar bir iftira kampanyası başlattı. Kampanya o kadar uzun ve ısrarla yapıldı ve etkili oldu ki, Antoine’ın Katolikliği reddetmesi nedeniyle babası Calas tarafından öldürüldüğü neredeyse topluma kabul ettirildi.
Özel mahkemedeki duruşmalar sonunda Calas tekerlek işkencesine mahkûm edildi. Bu cezaya çarptırılan suçlu, yüksek bir platformda bir araba tekerleğine bağlanır, herkesin gözü önünde bir yandan tekerlekle sıkılır, öte yandan da elinde bir demir çubuk bulunan cellat tarafından ölünceye kadar dövülürdü.
Calas’nın ölüm cezası infaz edildi.
Bu olay kabullenemeyen Voltaire, iki yıl sonra Traite’de latolerance (Hoşgörü Üzerine İnceleme) adlı kitabını yazarak bir kampanya başlattı.
Bir yıllık çabadan sonra davanın yeniden görülmesini sağladı ve Calas’yı kurulan büyük mahkeme önünde bizzat savundu.
Suçlamaların asılsız olduğunu kanıtladı ve beraat ettirerek öldürülen Calas’ın onurunu tarih önünde iade ettirdi.
Dedim ya, dostları olmalı insanın. Ve son olmamalı ölüm. Bedeni yok olsa da çalışmalı onurunu kurtarmaya.“ öldükten sonra ne işe yarar,” demeyin. Bazı insanlar için onur, hayattan değerlidir.
VE… ÇOK MUTLU VE GURURLUYUM.