İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu tutuklu bulunduğu Silivri Hapishanesi’nden “tek adam rejimini” sallamaya devam ediyor. Eğer makamında otursaydı şimdi ulaştığı etki düzeyine varabilir miydi? İmamoğlu’nun Silivri’deki mevcudiyeti, uluslararası bir kimlik kazanmış durumdadır.
İmamoğlu’nun 9 Nisan 2025 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan yazısı “İkinci Milli Mücadele” manifestosu niteliğindeydi. Yazıyı anlatmayayım, gazetenin internet sayfalarından girip okuyabilirsiniz.
İstanbul Operasyonu olarak tarihe geçecek 19 Mart Darbe teşebbüsünün en sağlam dayanaklarını “Gizli Tanıklar” oluşturuyor. Hukuk açısından bu “ucube icat” Gülen Cemaatinin savcı ve yargıçları tarafından Türkiye’ye “armağan” edildi! O zamanlar başbakan olan Tayyip Erdoğan bu icada o kadar güveniyordu ki devam eden yargılamalar hakkında “ben bu davaların savcısıyım” demişti.
Sonra aldatıldığını çok içten biçimde izah etti, “Allah ve milletimiz bizi affetsin” dedi.
Adil yargılamanın ırzına geçen “Gizli Tanıklar” kimlerdir? Gazeteci-yazar Hikmet Çiçek bu olayın kitabını yazarak şöyle izah etti:
“İçlerinde mesleği olan eli ekmek tutan bir kişi bile yok. Aralarında otomobil hırsızı var, koyun hırsızı da… Kız kardeşinin kızını satan da var, gayrı meşru alemde tanınmak için çabalayan da…”
Hikmet Çiçek gizli tanık ucubelerini adli sicillerine göre de bir değerlendirmesini yapıyor:
“Cinayet, uyuşturucu kaçakçılığı, gasp, tecavüz, adam yaralama, adam kaçırma, dolandırıcılık, fuhuş hükümlüleri var. Sabıka kayıtları bir hayli yüklü.”
Bu çürümüş silah AKP’nin “umudu” oldu!
Bir yanda İstanbul seçimlerinde Tayyip Erdoğan’ı üst üste üç kere yenmiş Ekrem İmamoğlu gibi çok güçlü bir “siyasi marka” var, diğer yanda cılkı çıkmış gizli tanıklar!.. Tırnak içinde kullandım çünkü bana ait bir tanım değil. AKP’nin ismini bulan hayattayken AKP’nin kazandığı bütün seçimlerde partinin kurumsal iletişimini yöneten Erol Olçok bana söylemişti 2002 seçimlerinden hemen sonra:
-Tayyip Erdoğan Adnan Menderes’ten sonra gelmiş en iyi siyasi markadır!
Şimdi bu mevkide Ekrem İmamoğlu bulunuyor. Rüzgâr ondan yana esiyor.
İmamoğlu’nun manifestosu “kurtuluş” üzerine kuruluydu. Kendisi yazmasa da satır aralarından okunuyordu. Mustafa Kemal de Milli Mücadeleye başlarken bütün unvanları padişah tarafından elinden alınmıştı. Ama Mustafa Kemal yurdunu düşmanlardan kurtardı, padişah da İngiliz zırhlısıyla o yurttan kaçtı!
İktidara karşı oluşan tepkinin 19 Mayıs 1919 ruhuna bürünmesi sadece 19 (Mart) sayısıyla ilgili değil elbette… Mağdurlara karşı uygulanan şiddetin de bunda payı olduğu açık olarak görülüyor. Örneğin Mahir Polat’ın son derece ciddi sağlık sorunlarına karşın hastanede değil de hapishanede tutulması tamamen “düşman hukuku” olarak değerlendiriliyor. Polat tutuklanmamış adeta “esir alınmış” gibi muamele görüyor.
Saraçhane eylemleri sırasında tutuklanan üniversiteli gençlerin cezaevlerinde gördüğü kötü muamele de bu kanıyı güçlendiriyor. İktidar muhaliflerin tümünü aynı şekilde görüyor:
-Düşman kuvvetler!