Tarih:24 Ağustos 1925. Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın kahraman şehri İnebolu’yu ziyaret etmek istedi. Halkla tanışmak, konuşmak, onları dinlemek, sohbet etmek istiyordu. Uygarlık sohbetleri yapacaktı. “Medeniyet öyle kuvvetli bir ateştir ki, kendisine bigane kalanları, yakar, mahveder,” dediği yer burasıydı.
Üç gün kaldı, İnebolu’da. İnebolu üç gün, üç gece bayram yaptı. Fener alayları düzenledi. Her gün sohbetler yapıyordu. Kadınlı erkekli… Bir toplantının açış konuşmasını bir genç yaptı. Dedi ki, “Ey, sevgili Gazimiz, eğer gösterdiğiniz yoldan geriye dönersek, milletimizin vebali üstümüze olsun. Siz bizim örneğimizsiniz.”
Gazi cevaben yaptığı konuşmaya, “Efendiler,” diye başladı. Sonra da açıkladı neden efendiler dediğini. Bu hem Hanımefendiler, hem de Beyefendiler demekti. Sonra devam etti: “Ben şimdiye kadar millet ve memleket hayrına ne gibi hamleler, ne gibi inkılaplar yapmışsam, hep halkla temas ederek, onların bilgi ve sevgilerinden kuvvet ve ilham alarak yaptım. Şimdiye kadar yaptığımız işlerde, aldığımız kararlarda aldandığımız ve millet aleyhine çıkan hiçbir şeyimiz yoktur.”
Salon adeta yıkılıyor, halk hep bir ağızdan bağırıyordu: “Asla aldanmadınız, asla. Asla…” (Tek Adam- 3.Cilt-Sayfa:230)
Halk için yapmak, sonra yapılanların hepsini halka mal ederek halka bağışlamak… İşte onun liderliğinin ve inkılapçılığının sırrı.
Onun çağında, Avrupa’da milletlerin önüne düşen, hatta milletlerinin uyuyan kudretlerini uyandırıp zaferler kazanan başka lider yok muydu? Vardı, elbet. Ama onlar yapılanları kendilerine mal edip, kendilerini insanüstü varlıklarmış gibi halktan koparıp, milletlerinin kalbine yerleşecek yerde, milletlerinin sırtına tünediler. Sonra da bir cenaze töreninin ardından milletlerinin anılarından, hafızalarından silinip gittiler.
Tarih Mayıs, 2025. Hiç yoktan “Terörsüz Türkiye” diye bir algı yaratıldı, şimdi onu çözüyormuş gibi bir takım gizli çalışmalar, görüşmeler yapılıyor, Cumhurbaşkanı da, “Biz sayın Bahçeli ile birlikte ne yaptığımızı çok iyi biliyoruz. Büyük bir sabır, kararlılıkla yürüttüğümüz terörsüz Türkiye girişimimizle ülkemizin huzuru, refahı, kalkınma, ilerlemesinin önünde bir engeli daha inşallah çekip alıyoruz,” diyor. Zaten sıkıntı da burada. Halk sizin ne yaptığınızı hiç bilmiyor. Hatta sizin ne yaptığınızı bilip bilmediğinizi de bilmiyor. Bildiği değil bilmek istediği tek şey, iki tarafın da sıkılmış yumruklarla ve çeşitli kurnazlıklarla bu fırsattan hangi parsayı koparacağı. Keşke huzurumuz, refahımız, kalkınmamız ve ilerlememizin önündeki engelin ne olduğunu, onu nasıl çekip alacağınızı ve sonra ne olacağını bilebilsek.
Bakınız, fesih bildirgesinde, terör örgütü ne diyor: “…Önder APO tarafından yönetilmek ve yürütülmek üzere PKK’nin örgütsel yapısının feshedilmesi ve silahlı mücadele yöntemini sonlandırması kararlarını alarak PKK adıyla yürütülen çalışmaları sonlandırdı.” Doğru mu anladık biz; Önder APO PKK adıyla yapılan çalışmalara son verecek ama çalışmalar başka adla devam edecek, öyle mi?
Her şeyi halkıyla yapan, sonra da yaptığı her şeyi halka mal ederek, haklına bağışlayan Atasına ne demişti, İnebolulu genç: “Ey, sevgili Gazimiz, eğer gösterdiğiniz yoldan geriye dönersek, milletimizin vebali üstümüze olsun.”
Tamam, süreci yönetirken bize fikrimizi sormanızı asla beklemiyoruz. Ama hiç olmazsa nihai karara vardığınızda neyle karşılaşacağımız konusunda bazı ipuçları verseniz de, biz de her şey olup bittiğinde neyle karşılaşacağımızı az-çok bilebilsek.
BIKTIK, YORULDUK ARTIK HER SABAH BİR SÜRPRİZ YAŞAMAKTAN.