ERDİNÇ GÜLTEKİN: HAYATIN ASİ ÖYKÜCÜSÜ

O, 1980 Çüngüş doğumlu ve yaşamını İzmir Karşıyaka’da sürdüren bir öykü ustası, ki onu anlatmak, bir öyküsünü okumak gibi;yalın, gerçekçi, çarpıcı ve içten...

O, 1980 Çüngüş doğumlu ve yaşamını İzmir Karşıyaka’da sürdüren bir öykü ustası, ki onu anlatmak, bir öyküsünü okumak gibi;yalın, gerçekçi, çarpıcı ve içten...

Öyle ki , bu satırların yazan da,  O'nun sosyal medyadaki paylaşımının gerçek değil bir öykü olduğunu, aynı zamanda ABD'li  efsane öykücü O.Henry'nin  veliahtı, takipçisi olarak gösterildiğini bilahare öğrenmiştir.

Gerçekten edebiyatımızın halktan beslenen, isyankâr ama umutlu kalemlerinden Erdinç Gültekin, şimdi  son kitabı 'Arıza Var' ile bir kez daha hayatımızın sahici köşelerimize ışık tutuyor.

O'nun Mehmet Bahçeci ile yaptığı röportajdan (*),  yaşam öyküsünü,kaleminin gücünü ve duruşunu da gözlemleyebiliriz;

Evvelemirde kendisini “tembel bir öykücü” diye tanımlıyor...Ama yüzlerce öykü yazmış, çoğunu da çalışırken tuttuğu notlarla...

Diyorum ki, O'nun  hikâyelerine sinen sahiciliğin sırrı bu olmalı...

İşte ;
Arıza Var, Sular Kararırken, Benim Kâbuslarım, Viran Köfteci, Gökyüzünün Hemen Altında, Bir Uzak Yağmur, Kekeme ve Geberik adlı öykü kitapları ile Yâr Yanığı isimli şiir kitabı ve son olarak Arıza Var...

Erdinç Gültekin'in edebiyatımızda derin izlerini taşıyan  öyküleri , röportajları , toplumsal duygu ve düşüncelerini ifade eden  makalelerin pek çok dergide, sitede yer aldığını belirtirken, özellikle hatırlatmakta fayda görüyorum; Gerçekten o öykülerin her biri,  insanların hayatlarına dokunuyor, derinden sarsıyor... Sanki, okurunu düşünmeye, sorgulamaya yönlendiren bir güce sahip...

Öykücülüğü, yukarıda bahsettiğimiz efsane O. Henry’nin sürpriz sonlu, insan kokan hikâyelerini andırıyor. O Henry'nin gerçek adı William Sydney Porter ve kısa öykülerinde, insanların hayatlarındaki duygusal ve ironik anları ustalıkla işleyen bir yazar olarak biliniyor ve tanınıyor...

İşte Erdinç Gültekin'de yalın, etkileyici ve günlük yaşamdan derin anlamlar çıkaran üslubuyla  O. Henry gibi, kısa öykülerinde insan ilişkilerine, ahlaki ikilemlere ve toplumsal gözlemlere odaklanarak yazıyor.

Örneğin, Ağaçtaki Elma öyküsünde sıradan bir an üzerinden derin bir sorgulama yaratırken, O. Henry’nin de o beklenmedik insani temalarla dolu anlatımı, gibi...

Röportajında, “Tarz, yazarın kendisini tanımasıyla oluşuyor,” diyor  ve ekliyor: “Okuyucu mutlu olursa biz de mutlu oluruz, roman yazabileceğimi sanmıyorum,” derken de kısa öykünün onun için bir yaşam biçimi olduğunu görüyoruz.

Bu arada;
İzmir, onun için hem yuva hem de yara olmuş, “beton, cam ve metal yığını” diye tarif ettiği bu şehre adeta sitem ediyor;
“Toprak yok. Toprak kokusu yok.”

Bu nedenle Foça’ya duyduğu sevgiyi öykülerinde hissettirir, ki bu sakin ama derin bir kaçış özlemini yansıtıyor, “Mezarda emekli olmazsak, kaçmak gibi büyük hayallerim var,” diyor, modern dünyanın taşlaşmasına karşı bir başkaldırıyla...

Gökyüzünün Hemen Altında” adlı öykü kitabının arka kapağında yazılanlara bakalım;

“İstese şimdiye onlarca fabrikası olurdu genç yazarımızın ama o fabrika bacası gördüğünde dahi içi sıkıldığından ve bir dünya vergi kaçırıp vergi rekortmenleri arasına girmeye tenezzül etmediğinden ve bir parça da fabrika ayarları bozuk olduğundan öykücü olmaya karar vermiştir.” yazıyor, ki Mehmet Bahçeci'nin, "Kimler ya da hangi konular fabrika ayarlanızı bozdu? " sorusuna;

" Halkın fabrika ayarlarını bozanları görünce, bu talan ve yağmanın çanak yalayıcılarını görünce ve buna bir de gönüllü köleler eklenince sizin de elbet ayarlarınız bir parça zarar görüyor, ki bu da zaten olması gerekendir." cevabını veriyor.

Yani Kalemiyle, halkın yanında, zalimlerin karşısındayım duruşu...

Bu arada Gerçek Edebiyat dergisi adına Şair, Öğretmen Kaan Eminoğlu ile bir röportaj (*) yapıyor, adeta  kendisine sorulmuş gibi soruyor konuğuna;

E.G-"Kaan, seni geçmişe ışınlasak, tanışıp sohbet etmek isteyeceğin üç şair kimler olurdu?"

K.E-"Nâzım Hikmet, Attilâ İlhan, Ahmed Arif bir de joker Ahmet Erhan…"

E.G-"Ben kötü şairin, kötü kalpli şairden daha iyi olduğunu düşünürüm. Senin tabirinle "banka yayınevlerinde" mevzilenen şairlere, yazarlara baktığımızda güçlünün yanında yer aldıklarını görüyoruz. Saldırganlar. Kibirliler. Bu şairlerin beslenmelerinde bir sorun var, sorunun temeli nedir?"

K.E-"Ahlakımızı kurduğumuz yer doğru-yanlış diyalektiğinden fayda-zarar diyalektiğine evrildi. Bu bir anda gerçekleşmedi. 80 Darbesi’nin ardından kültür dünyasına müdahale eden emperyalizm postmodernizm maymuncuğu ile girdi zihinlere. Girer girmez de bütün aydınlık fikirleri tahrip etti. Değer yargılarımızı katletti. Dünya tarihinin gördüğü en büyük soykırım postmodernizm eliyle hepimizin gözü önünde yapıldı. Bu kırıma alkış korosu ile destek olanlar ilerici itiraz edenler gerici olarak etiketlendi. Bu etiketi söküp atacak cesareti esaret altındaki zihinlerden beklemek hayalperestlikle eş değerdir. Devrim, kırımın katlettiği zihinlerden değil, kırıma isyan eden bilinçlerden yükselecektir."

Bu cevap, yazarımızın isyanı ile benzer değil midir?...

Bir şiirinde;
"ressam olsaydım eğer/ne gözlük/ne pipo/ne top sakal/tövbe şarap da içmezdim/inadına rakı/kavun/beyaz peynir…" diyor.

Edebiyatı, rakı, kavun ve beyaz peynirle kurulan bir sofra gibi; alaturka, sahici ve inadına isyankâr.

Zaten,Yâr Yanığı’ndaki “Özgün Ressam” şiirinde ki, “tövbe şarap da içmezdim / inadına rakı” derken, bu inadın bir hayat duruşu olduğunu da hissettirmiyor mu?

Her ne kadar “Şiir yazmıyorum artık, o gücü bulamıyorum,” dese de, öyküleriyle bu gücü fazlasıyla dışa vuruyor zaten...

Çehov’u “aileden biri” gibi severken, Gorki’nin Çehov’a hayranlığını da paylaşıyor.

Bu arada Köy Enstitülü yazarları birer hazine gibi görüyor; Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Mahmut Makal ve daha nicesini, ki hepsini rahmetle ve minnetle anıyoruz.

Genç yazarımızın genç yazarlara da tavsiyesi  de net;
“Doğru yazarları, eserleri bulmaya çalışsınlar, Sahafları gezsinler, vitrinlerden de uzak dursunlar.”diyor, ki gerçekten,edebiyatı magazinin gölgesinden kurtarıp halkın eline vermek isteyen bir emekçi Erdinç Gültekin...

Umut, onun için bir mücadele silahı, zira “Umutsuzluk yıkıcı bir hastalık, oysa umut, zalimlerle mücadele için gerekli...”diyor...

Bu nedenle olsa gerek Geberik’i, kendisiyle hesaplaştığı için daha çok seviyor...

O'nun asıl hayali ise öykülerinin toplu basımı ve başka dillere de çevrilmesi, ki işte burada büyük sorunlar var, zira içinde bulunduğumuz ve derinden etkileyen ekonomik sıkıntılar, yazarların, şairlerin eserlerinin basımında , yayınevlerinin kriterleri düşündürücü gibi; edebî mi, ticarî mi ! Bakış açısı değiştirilmeli diye düşünüyorum.

O,
Sıradan insanların hikâyelerine duyduğu sevgiyle, zalimlere karşı öfkesiyle ve hayata karşı var olan inadıyla, geç kalmadan yazıyor, yaşıyor, isyan ediyor, bu çağın taşlaşmış dünyasına karşı bir kalemin nasıl sahici kalabileceğini gösteriyor ve  bize tek bir öğüt veriyor: “Geç kalmayın."
Erdinç Gültekin'in öyküleri, hepimizin içinde sanki arızalı ama var olan umudu hatırlatıyor.
Siz de "GEÇ KALMAYIN!"
Okuyun...

Suat Umutlu 
30 Mayıs 2025
_
(*) Mehmet Bahçeci ile röportajı Hk. 
30 Mayıs 2023
https://noveliusedebiyat.com/erdinc-gultekin-roportaji/
(**)Yaşar Geler ile UNİ TV'de söyleşi, 23 Nisan 2025
https://www.facebook.com/share/p/16s2xyVafF/
(*)Kaan Eminoğlu ile yaptığı röportajı ,
16 Ocak 2025
https://www.facebook.com/share/p/15dGMoVaZT/


SUAT UMUTLU

31.05.2025 01:10:00

YAZARLAR


SEYHAN VE CEYHAN BELEDİYE BAŞKANLARI GÖZALTINDA

GÜNÜN FOTOĞRAFI/ BİR TUTAM ADANA

KAÇAK MEZBAHADA 2.5 TON AT ETİ

TATİL YERLERİNDE GİZLİ KAMERALARLA BİRLİKTE GÜVENLİK KAMERALARI DA TEHLİKE SAÇIYOR

TÜRKİYE’DE ÇOĞUNLUK İNEK SÜTÜ TERCİH EDİYOR

ZORLUKLARIN ÜSTESİNDEN GELMEK İÇİN PSİKOLOJİK SAĞLAMLIK ŞART!

SAĞLIKÇILAR NELER İSTEDİKLERİNİ AÇIKLADI

ENGELSİZ FİLMLER FESTİVALİ 2025’TE ÖDÜLLER SAHİPLERİNİ BULDU

VETERİNER HEKİMLER ODASI BAŞKANI KÖSE'DEN KURBANLIK UYARISI

YÜREĞİR’DE SPOR TESİSİNE SALDIRI

KARALAR: “İMAMOĞLU’NUN YOKLUĞUNA SESSİZ KALAMAYIZ”

TBB MECLİS BAŞKAN VEKŞİLLERİNİ SEÇTİ

YÜREĞİR’E BELEDİYELER BİRLİĞİNDEN 2 ÇÖP KAMYONU

"ÇOCUKLAR CAMİDE KUR’AN DA ÖĞRENİR, EĞLENİR DE"

KURBANLIKLARA 147 MİLYAR LİRADAN FAZLA PARA ÖDENECEĞİ TAHMİN EDİLİYOR”

Düzgün COŞKUN Yazdı/ "ÜRETMEZSEK ÜRETENE MUHTAÇ OLURUZ”

“ADANA MAARİF ORKESTRASI VE HALK DANSLARI TOPLULUĞU” GÖSTERİSİ