Seçim istiyoruz. Erken, mümkünse acil. Nasıl olacak bilemiyorum. Hatta erken veya zamanında, olacak mı olmayacak mı, onu da bilmiyorum. Nasıl bir ortam da gerçekleşecek, kim karar verecek, sonuçları ilan edecek olan YSK bağımsız mı olacak? Uygar ülkelerde olduğu gibi bir seçim yapmamız kısmet olacak mı? Bu sorulara doğru ve net bir cevap verebilecek kimseyi tanımıyorum.
Bakalım mı, tarihte böyle bir ortamda yapılan seçim var mı?
Mussolini hem Başbakan, hem İç İşleri Bakanı, hem de Dış İşleri Bakanıydı. Ama bu kesmiyordu, Mussolini’yi çünkü her şeyi kontrol etmesine yetmiyordu. Meclisteki sandalye sayısı 47 idi.
Bir yasa önerisi hazırladı. Bundan sonraki seçimlerde oyların yüzde 25’ini alan parti mecliste sandalye çoğunluğuna sahip olacaktı. Her şey yasal, ileri demokrasilere yakışır biçimde olmalıydı. Meclise sundu. Şartını da söyledi: Diğer partiler bunu kabul etmezse meclisi feshedilecek.
Tecrübeli liderler öneriyi kuzu kuzu kabul ettiler. Akıllı adamlardı, başlarına geleceği biliyorlardı. Ama Sosyalist ve Katolik Parti temsilcilerinin “ikna” edilmesi gerekiyordu. Onun da kolayı vardı. Üniformalı faşistler meclisin koridorlarını doldurdular. Elleri tetikte, her an silahlarına davranmaya hazır gibi bir hava yarattılar. Muhalefetin yapacak bir şeyleri yoktu. “İkna” oldular yani. Yasa ezici bir çoğunlukla kabul edildi..
Şimdi lafı fazla uzatmadan 6 Nisan 1924’te yapılan seçimi madde madde hatırlayalım:
BİLMEM, ANLATABİLDİM Mİ?