ETİKETLER, FİYATLAR VE HAYATLAR...

Devri zamanında ünlü köşe yazarı (Çetin Altan), gazetedeki köşesine sadece tek cümle olarak "BUGÜN CANIM BİRŞEY YAZMAK İSTEMİYOR" diye yazmış ya... Benimki de onun gibi birşey...

Epeydir PAYLAŞIM yapmıyorum...

Devri zamanında ünlü köşe yazarı (Çetin Altan), gazetedeki köşesine sadece tek cümle olarak "BUGÜN CANIM BİRŞEY YAZMAK İSTEMİYOR" diye yazmış ya...

Benimki de onun gibi birşey...

Hatta daha ötesi...

Benim günü geçtim, dönemsel olarak birşey yazasım gelmiyor...

Konu olmadığından değil elbette...

Yazmak benim konumumdaki gazeteci birisi için en iyisi belki de, ama SONUÇSUZ bir çaba duygusu, "yazsam da bir şey değişmiyor" algısı bazen üstün geliyor ve o çetrefil duygu, elini tutuyor, kalemini burkuyor, hatta dimağını kurutuyor...

Aslında konu bol memlekette...

KARAPARADAN dokuz  ay yatıp, ardından abla-kardeş göbek atıp özgürlüğüne ve kocasına kavuşan DİLANlar; kör bir labirentte KUTSAL AİLE(AŞİRET) - TARİKAT - CEHALET değerleri üçgeninde dalgündüz boğazlanarak 33 gündür sekiz yaşındaki bedeniyle 80 küsür milyonluk bir ülkeyi UTANÇ ÖTESİ BİR MODA sürükleyen NARİNler; eli cebinde atışıyla OLİMPİYAT MADALYASI alıp, ünü ülke sınırlarını aşıp dünya gençliğinin göğsünde tişörte dönüşen atıcı örneği varken, eli cebinde sunum yapan laboratuvar sorumlusu kadının elini FİZİKİ MÜDAHALE İLE çıkarıp, "resmiyet" dersi vermeye kalkan, üstelik CHP'li bir belediye başkanı...

Ve fakir halka günden güne ŞÜKÜR FETVALARI verip; kendisi hergün akıl almaz bir İSRAF örneği sunan, 15 milyonluk makam araçlı başkanı olan DİYANET...

Ama ben bunların hiçbirini yazmayacağım...

Ben yine fiyatlara taktım...

Ben yine fiyatların arkasındaki fonlarda yaşanan HAYATLARA savruldum...

Kuşkusuz hepimiz bu ülkedeki fiyat artışlarından yani bilinen ekonomik adıyla enflasyondan şikayetçiyiz...

Ben ise fiyatların artış hızı kadar KENDİSİNİN de, yani ETİKETİNİN de sosyolojik analiz anlamında başlı başına veriler, doneler, işaretler, emareler sunduğunu düşünüyorum.

Hatırlayanınız elbette vardır, yakın geçmiste de, emekli maaşı 2 bin 500 lira iken 23 bin liralık, (pardon 22 bin 950 liralık) valiz fiyatlarına takmıştım!

O takıntı ile bir emeklinin o valizi alabilmesi için kaç ay (hiçbir şey yemeden, içmeden) geçmesi gerektiğinden falan dem vurmuştum.

Kusura kalmayın...

Bugün de yine TAKINTILI bir günümdeyim...

Bir kadim arkadaşımla buluşmak için gittiğim AVM'de yine ünlü bir mağazaya girme GAFLETinde ve hatta fiyatlara bakma DELALETinde bulundum...

Şimdi de fotoğraflarda gördüğünüz o etiketleri paylaşma İHANETİnde de  bulunuyorum: Kadın çantası 91.950 TL, kadın montu 212.950 TL... (Yazıyla da tekrar edeyim isterseniz; ikiyüz oniki bin dokuzyüz elli lira...)

Hepiniz biliyorsunuz da,ben yine de yazayım; bu ülkede asgari ücret 17 bin iki, TAKVİYELİ-GİYDİRMELİ en düşük emekli maaşı 12 bin 500 lira...

Milyonlarca hayatın miktarları bu...

Milyonlarca baba, anne, kadın, çocuk ve ailenin rakamları...

O mağazada ise BABA BANA ŞUNU DA AL diyen -belli ki oldukça şımartılmış- semiz çocuklar, "napam vardı, ama bej rengim yok, montum var da kürküm yok" diyen mutlu hamfendiler gördüm...

Üstleri başları muazzam, kendileri etraflarına harika rahiyalar saçan, kendilerinin etrafında ise janti tezgahtarların, hatta mağaza müdürlerinin cirit attığı kadınlar, erkekler, çocuklar...

Aileler...

Stressiz, elemsiz, kaygısız hayatlar...

Yani kıvırmadan söylersem, sosyolojideki evrensel tabiriyle, bu ülkedeki kıskanılası MUTLU AZINLIK...

Gözüm yok, gözüm-üz yok; Allah tümünü yemeyi nasip etsin...

Ben mevzuya ALAKASIZ(!) bir ayrıntıya takıldım sadece...

Takılıyorum ne yapayım...

Komik de gelebilir, ama ben ise sadece şunu düşündüm:

Elbette olmaz, ama, faraza, renk ve çeşit merakı dışında bir sorunu olmayan o kadın müşteri 212 bin 950 liralık montu beğenip parasını da nakit ödemeye kalkarsa!

Mazallah dedim içimden bir an...

Amerikancasıyla HAY BİN KUNDUZ dedim yani...

Bu ekonomisi şahlanan canım ülkemizdeki en BÜYÜK(!) banknotumuz 200 TL...

Montun parası ise tamı tamına 1064 tane 200'lük ediyor. Yani bankaların verdiği yüz adetlik destelerden on tane...

Hay Allah o da yetmiyor, ayrıca da 64 adet sayması gerekiyor...

Tühhhh tüh o da yetmiyor, birer tane de 100'lük ve 50'lik banknot gerekiyor...

Gördünüz mü ödemedeki CİNAYETİ?

Ha diyebilirsiniz ki, yüzlükle, ellilikle ne uğraşsın Hamfendi!

Haklısınız...

O zaman belki de 1065 tane 200'lük verip kalan 50 lirası için "üstü kalsın" diyebilir...

Kalmasın Hamfendi...

Kalmasın...

N'olur kalmasın...

Bu ülkede...

ÜSTÜNÜ MEZARINDA MONTSUZ YATAN NARİNLER ÖDÜYOR ÇÜNKÜ!


Rezzak ORAL

29.09.2024 16:50:00

YAZARLAR


MHP’DEN “YAVUZLAR KÖPRÜSÜ” AÇIKLAMASI

ÇIK RADYO’NUN KARASAL LİSANSININ İPTAL EDİLMESİNİ KINIYORUZ

VOLKAN BÖKE ADANA BARO BAŞKANI SEÇİLDİ

FURKAN AKGÜL: 1-2 HAFTA İÇERİSİNDE NORMALE DÖNERİZ

YILMAZ ERDOĞAN'DAN AYDINLIKEVLER 15 EKİMDE ADANA'DA

“EĞİTİM, YÖRÜNGESİNDEN ÇIKTI”

ÇUKUROVA HAVALİMANI’NA 3 YILDA 100 MİLYON EURO HARCANDI

ADANA’DA ÇUKUROVA TEKSTİL KONGRESİ

“KIZLARIMIZA SÖZÜMÜZ VAR”

8. ULUSLARARASI ADANA LEZZET FESTİVALİ İSTANBUL’DA TANITILDI

EMNİYETTEN YASAKLAMA KARARI

“HASTANELERDE MUAYENE VE AMELİYAT MUCİZELERE KALDI”

GÖZLERİ KORUMANIN 10 YOLU

YURT DIŞINDA TATİL YAPAN TÜRKLERİN SAYISI10 MİLYONU GEÇTİ

ADANA’DA TENİS TURNUVASI

CHP’DE 81 İL BAŞKANI KAMPA GİRİYOR

TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ 3. EY ÖZGÜRLÜK! SERGİSİNİ DÜZENLİYOR