Her zaman “çirkin” bulduğum şeyler vardır, ama bunların başında da “verdiklerini alanı” bayrak gibi sallayanlar… Bunu “iktidardan” çok görüp duyuyoruz, ne diyorlardı? “Desteklemeden yararlananların sayısını ikiye katladık!” Ne mutlu “iktidara” ki, geçen yıl verdikleri “destek sayısını” artırmışlardı! Ne güzel değil mi? Ya bir de azalsaydı, ne bileyim yarıya düşürselerdi…
Yöneten hasta olunca, uygulaması da “hasta” oluyor böyle! “Destek sayısının” her artışının, aslında “destek gereksinimi” duyan sayısının artmasıyla ilgili olduğu, “sayının” her artışının yurttaşın “yoksulluk” yaşadığının kanıtı olduğu kanıksanamıyor demek ki! ekonomiyi o denli kötü yöneteceksiniz ki, tüm “yükü” dargelirli yurttaşın taşımasının önünü açacaksınız, aldıkları emekli aylığıyla/ asgari ücretle yaşayamaz duruma sürükleyeceksiniz, “destek alanların” arasında yer bulmalarını sağlayacaksınız… Bunlar “çirkin” şeyler olduğunca, “hakça” olmayan durumlar…
***
“İktidar” yalnız bunları mı söyledi ki? Üreticiye, emekliye, gençlere, kimsesizlere, altmışbeş yaşlılara “ne” verdiğini açıklamak için toplantılar yapıyor, bültenler yazıyor, sosyal medyadan duyuruyor! Üreticiye de, emekliye de, kimsesizlere de “destek” adı altında değil de, girdilerini daha ucuz almasını sağlasa, emekli aylıklarını insanca yaşayacak düzeye taşısa daha iyi olmaz mı?
Bir Çin özlü sözü anımsadım; “birine bir balık ver, doysun bir kere/ balık tutmayı öğret ona, doysun yaşam boyunca…” Bu söz bazı yerlerde “bana balık verme, balık tutmasını öğret” biçiminde de yer alır. Söz, özünde “emek” vererek/ onurla yaşamaktır, el açmamaktır, “hak” ettiğini almak/ öyle doymaktır! Yaşama böyle saydam, böyle nitelikli, böyle “toplumcu” yaklaşımlar olsa hep; yiyebileceğini/ tüketebileceğini/ gereksineceğini elde etmek için çaba harcamak “yaşamın adı” olsa…
***
Bunu biz “iktidarlardan” değil de “muhalefetten” duyarız nedense hep! Sanki “muhalefet” de bu sistemin partisi değilmiş, sanki sistemin istemlerinin dışına çıkabilecekmiş gibi… Bunu “muhalefetin” bazı yerel yönetimlerinde de görmek olası… Bakın, daha sözün başında “çirkinlik” dedim… Açıklamasında da “verdiklerini bayrak yapan” sözcüklerine yer verdim… Çünkü her zaman “çirkin” buldum “bak yardım ediyoruz” diyerek “iktidar” öykünmesi yapanları! Şimdi de yapacağım, yarın da bu eylemim sürecek…
Birkaç ay önceydi, bir süre önce üreticiye destek olsun diye yurttaşa karpuz dağıtan belediye, ardından kendi tarlasında yetiştirilen patatesi dağıtmıştı! Yeni duyanlar “tamam” desin, üstelik “ne güzel işte hem üreticiye destek, hem de yurttaşa” diyebilir! Aslında ilk duyduğumda bende aynısını düşündüm! Ancak haber şöyle servis edildi; “kadın çiftçilerle birlikte ürettiği 10 ton patatesi dar gelirli yurttaşlara ücretsiz dağıttı!” Bir de yanında görsel vardı, belediye başkanı torbalanmış patatesleri yurttaşa verirken yanındaki biri de “iyi iş” yaptıklarını sanarak gülüyordu; yerel yönetimlere değin giren magazin, çirkin bulduğum şeyler bunlar!
***
Yine benzeri bir olay yaşandığı için belediyenin adını vereyim; Yüreğir Belediyesi… Geçtiğimiz günlerde dokuzuncusu düzenlenen Uluslararası Adana Lezzet Festivali’nde, ilçenin yöresel varsıllıkları ile yöresel tatlarını konuklarına sunmuştu… Buraya dek anlatılanlar, etkinlikte ortaya koyduğu ürünler güzel; gerek Adana için, gerekse Yüreğir için bir şeyler yapılmışsa, geleceğe kazanç sağlayacak duruş ortaya konmuşsa alkışlamak gerek elbette… Basına gönderilen bültende şöyle bir tümce vardı:“Festival kapsamında kurulan Yüreğir Belediyesi standında, ilçenin bereketli topraklarında yetişen yüksek kaliteli fıstık ürünleri tanıtılarak katılımcılara ücretsiz olarak ikram edildi.”
“İktidarın” övünerek “destek alanların sayısını artırdık” demesini ne denli “çirkin” buluyorsam, yurttaşı bu denli “ezme hevesliliğini” doğru bulmuyorsam, herhangi bir etkinlikte yaşananlar ardından “yüksek kaliteli fıstık ürünleri tanıtılarak katılımcılara ücretsiz olarak ikram edildi” denmesini de aynı kabalıkta buluyorum! Bunu “iktidar” yaparken de, “muhalefet” yaparken de çirkindir! Bana ne olduğunu bilmedikleri “halkçı belediyecilik” savunması da yapmasınlar; dediklerinin bununla hiçbir ilgisi yok, öğrenmek istiyorlarsa Atatürk’ün Söylev’inin yeniden okusunlar, “balık tutmasını” öğrenip/ öğrendiklerini yurttaşa öğretsinler…