“Eğer iki kuşak köleleştirilirse, bundan sonra gelen kuşak özgürlüğü hiç tanımadığı, görüp bilmediği için pişmanlık duymadan hizmet eder ve ondan öncekilerin zorla yaptıklarını seve seve yerine getirir. Yanlışı alkışlıyorsan fikrin yoktur. Eğri ile doğruyu ayıramıyorsan aklın yoktur. Akıl ve ahlakını kiraya verdiysen sen zaten yaşamıyorsun.”
Yukarıdaki sözler, Etienne de La Boetie’nin “Gönüllü Kulluk” adlı eserinden alınmıştır.
“Gönüllü Kulluk” La Boetie’nin tek eseridir. Çünkü La Boetie henüz otuz üç gibi çok genç bir yaşa basmadan ölmüştür. Bir Rönesans düşünürü olan La Boetie modern devletin niteliğini anlattığı eserinde, siyasal iktidarın sürdürülmesinde insanların kulluğu reddetmek şöyle dursun, ona gönüllü olarak itaat ettiklerini söyler.
La Boétie’nin tek eseri olan Söylev esasen, “Bir kitabın şansı, okuyucularının yeteneklerine dayanır,” diyerek, aslında, “Ben söylüyorum ama siz de anlayın,” demek istemiştir.
Gönüllü Köleliği anlayamadığını söyleyen La Boetie, “Bu kadar insan, bu kadar köy, kent ve bu kadar ulus nasıl olup da, tek bir tirana katlanabiliyorlar. Eğer tirana katlanma arzuları olmasaydı, tiranın onlara zarar veren erki olmayacaktı; eğer ona karşı koymak yerine, onun verdiği acıyı sevmemiş olsalardı, tiranın onlara en ufak bir kötülük yapma imkanı olmayacaktı. Boyunduruk altında bir milyon insanın kendinden daha üstün bir gücün zorlamasıyla değil de, sanki tek bir kişinin adıyla büyülenerek sefilce hizmet etmesini görmek öylesine olağan bir şey ki,” der.
Gönüllü Kulluk, bir kaza sonucu oluşan bir yapıdan kaynaklanır. Bu kaza, devletin ortaya çıkmasıdır. “Fakat ey Tanrım, bunu hangi adla tanımlayabiliriz? Bu ne biçim bir beladır? Kendilerine ait ne malları, ne aileleri ve çocukları, hatta ne de yaşamları olan sonsuz sayıdaki insanın boyun eğmesi değil de, kulluk etmesini, yönetilmesi yerine de tiranca ezilmesini görmek ne büyük bir felakettir, daha doğrusu ne uğursuz bir kötülüktür,” diye feryat eder, La Boetie.
Ona göre bu köleliği korkaklık olarak açıklayamayız. Çünkü her erdemsizliğin daha ileri gidemeyeceği doğal bir sınırı vardır. İki kişi tek kişiden çekinebilir; on kişinin de çekinmesi olasıdır. Fakat bin kişi, bir milyon kişi, bir kent, eğer kendilerini tek bir kişiye karşı koruyamıyorlarsa bu korkaklık değildir. Öyleyse korkaklık sıfatını hak etmeyen, kendine uyabilecek aşağılık bir ad bulamayan korkunç bir erdemsizliktir.
Size hakim olan kişinin iki gözü, iki eli, bir bedeni var ve sizden daha başka bir şeye sahip değil. Yalnızca sizden fazla bir şeyi var: O da sizi ezmek için ona sağlamış olduğunuz üstünlük. Yani siz ezilmenize izin verdiğiniz için eziliyorsunuz.
Bu yapının sürdürülmesi için iktidarların kullandığı araç eğitimdir. Eğitimle insanı ilmek ilmek örerek, iktidarın emrine sunarlar. La Boetie’ye göre, Tiranı sevmek gerekir. Yeterince sevmemek yasayı çiğnemek anlamına gelir.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen, özgürlük yeryüzünde tümüyle yok edilse bile, her devirde özgürlük özlemiyle yaşayan, kölelik iktidar tarafından ne kadar süslenirse süslensin, buna teslim olmayacak onurlu insanlar vardır. La Boétie, bu özlemin giderilmesi için okurlarına özel reçeteler sunmaz.
ÇÜNKÜ, ÖZGÜRLÜĞÜNÜ İSTEYEN HER MİLLET,