27 Mayıs 1960.İhtilal oldu, yönetime el konuldu. DP milletvekilleri Yassıada’ya hapsedildi. Sorgulama başladı. İsnat edilen suçlardan biri, “Tahkikat Komisyonu kurulması için getirilen önergenin lehinde oy kullanmak,” idi.
Bitlis Milletvekili Selahattin İnan yargılananlar arasındaydı. Selahattin Bey daha sonra senatör, milletvekili, bakan vs. olan Kamuran İnan’ın babası. Selâhattin Bey’in bölgedeki lakabı “Şıh”, yani ”Şeyh” idi.
Yassıada mahkemelerinin başsavcısı Ömer Altay Egesel, Selahattin İnan’ı, “Şıh geçinirsin ama bu kanunu sen de kabul etmiş, lehinde oy vermişsin,” diye biraz da azarlayarak suçladı.
İnan’ın bu kanunun lehinde veya aleyhinde oy kullanması mümkün değildi. Çünkü oylama yapıldığı zaman, o Londra’da hastanede tedavi görüyordu.
İnan soğuk kanlılıkla cevap verdi, “Kanun oylanırken Londra’da hastanedeydim.”
Başsavcı yutmadı tabi. Biraz da alaylı bir gülümsemeyle “Burada olsaydın lehinde oy verecektin ama.”
Selahattin İnan, öyle bir cevap verdi ki, biraz yüzü olan utanır. O utandı mı, bilmem ama mahkeme salonundakilerin hepsi kibarca gülüştü. “Sayın Başkan, şıhlığı bana veriyorsun, kerameti kendine alıyorsun...”
Bu yazıyı yazarken saat, 22:30. Henüz İmamoğlu’nun sorgulaması sürüyor. Ben karar çıkıncaya kadar bekleyeceğim. Hepimiz biliyoruz ki, karar verilirken belgelere değil, ne idüğü belirsiz gizli şahitlere itibar edilecek. Yani sonuç aşağı yukarı belli.
Suç büyük: Gözünün üstünde kaşın var. Ya gerekçe? Kurt kuzuyu yemeye karar vermiş.
UMARIM TAHMİNİMDE YANILIRIM.