HAFTA SONU SOHBETİ

Berceste, öz, güzel, latif, ince anlamlı, kolayca hatırlanan, yapısı sağlam, genel anlamda ise şiirdeki en güzel mısra, ya da beyittir. Hepimizin aklında, ne zaman, kimden, hangi kitaptan öğrendiğimizi bile unuttuğumuz bercesteler vardır.

Berceste, öz, güzel, latif, ince anlamlı, kolayca hatırlanan, yapısı sağlam, genel anlamda ise şiirdeki en güzel mısra, ya da beyittir. Hepimizin aklında, ne zaman, kimden, hangi kitaptan öğrendiğimizi bile unuttuğumuz bercesteler vardır. Mesela:

“Çeşmini gördüm unutdum derdi de dermânı da.” -Şeyh Gâlib

“Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.” - Muhibbî (I. Süleyman)

“Ölmek kaderde var; yaşayıp köhnemek hazin.

Buna bir çâre yok mudur ya Rabbilâlemin.” -Yahya Kemal Beyatlı

 

Benim sık kullandığım bercestelerden birisi Koca Ragıp Paşa’ya ait:

“Turfe dükkân-ı hikemdir bu kühen tâk-ı felek.

Ne ararsan bulunur derde devâdan gayrı.” 

(Yani, bu feleğin eski kubbesi tuhaf hikmetlerle dolu bir dükkandır. Burada derde devadan gayri ne ararsan bulabilirsin.) 

Yoruma gerek yok. Bugünkü Türkiye’yi anlatıyor.

Ama benim üzerinde birkaç laf etmek istediğim esas berceste Abdülhak Molla’nın 

"Bu mesel ile bulur cümle düvel fevz-ü felâh; 

Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh."

Bugünün Türkçesiyle, "Bütün devletler kurtuluş başarısını bu ibretlik sözde bulur. Eğer barış istiyorsan savaşa hazır ol." 

Bu asla bir savaş çağrısı değildir. “Savaş vatan savunması değilse bir cinayettir”, diyen bu yüzden de bunu “Yurtta sulh, cihanda sulh,” diyerek çağın en akılcı dış politikasına dönüştüren, Atatürk, 1 Mart 1922’de, Meclis'i boşuna bu sözlerle açmamıştır. Gerektiğinde savaşı göze alamayanların, barış istemeye hakkı, barışa sahip olmaya imkanı yoktur. Savaş, vatan savunması olmadığı sürece cinayet ise, bu cinayeti işleyenlerin, cinayet mahallinde gömülmesi de, vatan savunmasının kendisidir.

Çocukluğumuzda hep yanlış tanıdığımız, çünkü bize yanlış tanıtılan, aslında barışçı bir millet olan Kızılderililer, barış zamanlarında, o dönemin tek savaş aleti olan baltalarını toprağa gömer ve ancak savaşmak zorunda kaldıklarında, topraktan çıkarırlardı. Hem de istemeye, istemeye. Ama sahip oldukları toprakları savunmak zorunda kaldıklarında ise ölüm onlar için (bir anlamda) bir görev olurdu.

Kuşkusuz 21.yüzyılda savaş istemek, savaşmak kadar vahşi bir eylemdir. Şimdiki savaşlar asla silahla olmamalıdır. Bugünün savaş araçları diplomasidir, akıldır, beyindir. Ama şu da bir gerçek ki, artık savaş baltaları açıkça topraktan çıkarılmıştır. Talep “sulh-ü salaht”tır. Ona giden yol da usulünce “cenk”tir.

TIPKI, 23 NİSAN GÜNÜ BARİKATLARIN YIKILMASI GİBİ.

 


İfral TURGUT

26.04.2025 21:32:00

YAZARLAR


BULUT, SİLİVRİ’DEKİ BAŞKANLARI ZİYARET ETTİ

SUAT HAYRİ AKARÇAY VEFAT ETTİ

TZOB: ÇKS KAYDI İÇİN SON GÜN 31 ARALIK 2025

Vahit ŞAHİN YAzdı/ YENİ ADANA GAZETESİ’NİN ARDINDAN…

İMO’NUN 71. KURULUŞ YILINDA EMEKTARLARA PLAKET

SANCAK ŞİRKETİNİ DEVRETMİŞ

ADANA’DA CHP’DEN İYİ PARTİ ZİYAETİ

AK PARTİLİ ŞAMİL TAYYAR: KARALAR TUTUKSUZ YARGILANMALI

GÖRÜR: ADANA HAVZASI ETKİ ALANINDA

ADANA TAŞKÖPRÜ 1960'LI YILLAR

GÜNÜN FOTOĞRAFI

Düzgün COŞKUN Yazdı/ SEYHAN DEVLET HASTANESİ ÇAĞIN GERİSİNDE Mİ KALDI!

KARALAR, İTİRAZ ETTİ, MAHKEME KARARINI BEKLİYOR

ÇOCUK RESİM GRUBU’NDAN “YENİ YILA MERHABA” SERGİSİ

SEYHAN BELEDİYESİNE "ENGELSİZ YAŞAM PARKI" TEPKİSİ

SOĞUK HAVA ASTIM ATAKLARINI TETİKLİYOR!

ENGELSİZ YAŞAM PARKI YENİDEN DÜZENLENİYOR