Bir önceki yazımda AKP Hükümeti’nin 13 yılda eğitim sistemini “ Hallaç Pamuğu”na çevirdiği gibi, sağlık sistemini de “soygun sistemi”ne nasıl çevirdiğini, hem sisteme hem de hekimlere güvenin nasıl azaldığını anlatmaya çalıştım. Bu yazımda idial olmasa bile, ülkemizde, bilimsel kurallara uygun, insan sağlığını her yönüyle kapsayan ve her şeyden önce güven veren bir sistemin kurulabileceğini anlatmaya çalışacağım.
Bu sistemin, anayasası insana değer vermek ve insan haklarını öncelemektir. Devleti temsil eden Hükümet “müşteri memnuniyeti” öncelikli tamamen oy almaya yönelik bir sistem oluşturursa, bu günkü durum oluşur. Yine “müşteri memnuniyeti” ama aynı zamanda hekim memnuniyetini de içeren bir hizmet sunulabilir.
Her şeyden önce tüm ülkede, ilköğretim en az 10 yıl nitelikli, sorgulayan beyin yetiştiren ve zorunlu olmalı. Verilecek sağlıklı yaşam eğitimini özümseyecek ve pratiğe uygulayabilecek bir kapasiteye sahip olmalıdır. Özellikle koruyucu sağlık hizmetlerini uygulamak, başta Devlet’ in yapacağı alt yapı çalışmaları, sosyal yardım çerçevesi kapsamında her türlü katkıyı alabilmek ve bunu sağlıklı bir şekilde uygulayabilmek için, toplumun belirli bir eğitim alması gerekir. İlköğretim, artı; her türlü yayın aracıyla yapılacak sağlık eğitimi, artı; Aile Hekimi veya sağlık ocağı hekiminin vereceği sağlık eğitimi şeklinde olabilir.
Birinci basamak sağlık hizmeti; vatandaş veya hastayla ilk muhatap olan kurum Aile Hekimi olduğuna göre, gelen tüm insanların %75 sorunlarını birinci basamakta halletmesi mümkündür. Aile Hekimi’nin Tıp Fakültesi’nde aldığı eğitim bu hizmeti verebilecek donanımda olması gerekir. Peki bu eğitimi hekimlere verecek fakülte var mı? Maalesef tıp eğitimi tamamen “TUS” yani uzmanlık sınavına endekslidir. Aile Hekimi olarak eğitip birinci basamakta görev verilirse, yukarıda belirtilen görevi daha rahat ve başarılı bir şekilde yapabilir. Burada Devlet’in ve üniversitelerin işbirliği ile istenen Aile Hekimi yetiştirilebilir. Hastaya güven verir.
Birinci basamakta %75 sorunlar çözülürse ikinci basamak hastane ve burada bulunan uzmanlara, birinci basamakta çözülemeyen %25 hasta sorunları, çok rahat bir şekilde çözülebilir. Bu aşamada önemli bir husus “sevk zinciri”dir. Birinci basamakta çözülemeyen hasta sorunları, ön tanı konularak uzmana gönderilir. Uzman, gelen hastanın sorununu çözer, konulan teşhisi ve yapılan işlemleri not eder tekrar birinci basamak Aile Hekimi’ne gönderir. Aile Hekimi bu hastanın kişisel dosyasına kayıt eder. Uzman hekimin üstesinden gelemediği sorunları, üçüncü basamak denilen hastane veya üniversite hastanelerine gönderir. Sevk edilmeyen hasta direkt hastaneye acil dışında gitmemeli veya kabul edilmemelidir
Bu sistemin sağlıklı çalışabilmesi için Aile Hekimi başına 2000-2500 kişiden fazla olmamalı ki gelen hastaya yeterince zaman ayırıp doğru tanı ve doğru karar verebilmelidir.
Bugünkü uygulamada hasta direkt hastaneye kendi eğitim düzeyi veya bilgi birikimine göre ilgili ilgisiz uzmana gitmekte, çoğu zaman isabetli bir karar verilemediği için uzman boşuna zaman harcamakta, esas branşıyla ilgili yapacağı katkılardan geri kalmakta, hastada memnun olmamaktadır.
Bir sistem oluşturulurken o sistemin ana unsurları olan hekimlerin yani Türk Tabipler Birliğinin görüşünün alınması gerekir.” Yaptım oldu hadi çalışın” mantığıyla yapılan iş hiç bir zaman başarılı olamaz. Hekim ve diğer sağlık çalışanları memnun ve mutlu olursa, gelen hastalara daha çok zaman ayırıp ilgi ve şefkatle yaklaşır. Hastada memnun olur.