Edebiyat-ı Cedide’nin akımının önde gelen isimlerinden. 1896'da Mülkiye Mektebi'ni bitirdi. Vefa ve Mercan idadilerinde Fransızca ve Türkçe öğretmenliği, yaptı. Tevfik Fikret'ten sonra Servet-i Fünun dergisinin yönetimini üstlendi. Bir çevirisi nedeniyle yargılandı; berat etti ama dergi kapatıldı.
II. Meşrutiyet'in ilanından sonra Tevfik Fikret ve Hüseyin Kazım Kadri ile birlikte Tanin Gazetesi'ni çıkardı. Aynı yıl İttihat ve Terakki Cemiyeti'nden İstanbul mebusu seçildi. 1920'de İstanbul'un İngilizler tarafından işgalinden sonra tutuklanıp Malta Adası'na sürüldü. 1922'de sürgünden döndü; Tanin'i yeniden çıkardı.
1933-1940 arasında "Fikir Hareketleri" dergisini çıkardı 1943-1947 arasında, kapatılan Tanin gazetesini tekrar yayınladı. Ulus gazetesinde başyazarlık yaptı. Ulus'ta yayınlanan bir yazısı nedeniyle Demokrat Parti tarafından hapse mahkum edildi.
Demokrat Parti’yi acımasızca eleştiriyor, mahkemelere düşüyor ama yılmıyor, serbest kaldığında, kaldığı yerden devam ediyordu. O gün de yağcı gazeteciler vardı. Onlar da Yalçın’a muhalefet ediyorlardı. Diyorlardı ki, "Öyle yazılar yazdın, hapse girdin, Türkiye'yi rezil ettin!"
Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Celal Yardımcı kendisine dava açtı. Savunmasında şöyle demişti: "Millet seçimlerde kendisine hükümdar, peygamber veya mabut seçmez. Seçtiğim hükümet adamlarının, işlerini iyi yapmadıklarına kanaat getirdiğim gün, eyvah ehline düşemedik, iyi seçemedik, demek, en tabii ve en birinci hakkımdır. Başvekil olarak beğenmediğim Adnan Menderes aleyhinde yazılar yazdım ve yazacağım, hakkını aramasını bilir bir vatandaş sıfatı ile yazmaya mecburum.”
Peki neleri eleştiriyordu? Kısaca:
• Gazeteciler birer birer hapse tıkılıyor, Tutuklamaları protesto edenlerin haber yapılması da engelleniyordu
• Basın dünyası sürekli olarak mahkemelerdeydi. Dünya Gazetesi yazarı Bedii Faik, Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Göğüş tutuklandı.
• A. Menderes’in talimat veriyor, sivil polisler gazetecileri takip altına alınıyordu.
• Yeni Sabah Gazetesi’nin sahibi Safa Kılıçlıoğlu, görüşlerini Adnan Menderes’e bir telgrafta da bildirdiği için 6 ay hapse mahkum oluyordu.
• Gazetecilerin tutuklanmasını protesto edenlerin haber yapılması yasaklanıyordu.
• Ulus, Yeni Ulus ve Halkçı gazetelerinin yazı işleri müdürü Cemal Sağlam hakkında 69 ayrı dava açılıyordu.
• Ulus Gazetesi süresiz kapatıldı.
• İnönü’nün damadı Metin Toker, Akis dergisinde yazdığı bir yazıdan dolayı 9 ay 10 gün hapse mahkum diliyordu.
• Basın, özgürlüğünü geri isteyen Yusuf Ziya Ademhan, Selami Akpınar, Cüneyt Arcayürek, Cemil Sait Barlas, Beyhan Cenkci, Bedii Faik, Naim Tirali Cemalettin Ünlü, Oktay Verel, Ahmet Emin Yalman tutuklanıyordu.
• Vatan Gazetesi’nin sahibi ve başyazarı Ahmet Emin Yalman, 72 yaşındayken iktidarı eleştiren yazısından dolayı 15 ay 16 gün hapis cezası alıyordu.
• Seçim Kanunu’nda değişiklik yapılıyor, radyo siyasi partilere kapatılıyordu.
• Üniversiteler ve yargı üzerinde de sıkı bir denetim kuruluyordu
• Turan Güneş’in bir konuşması için tahkikat açılıyor, CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek Samsun’daki bir konuşmasından dolayı bir yıl hapis cezası alıyordu.
• Giresun’da Osman Bölükbaşı’yı alkışlayan 4 kişi hakkında soruşturma açılıyordu.
• Sıkı yönetim ilan ediliyor, Hükümeti tenkit etmek, Sıkıyönetim çalışmalarıyla ilgili haber yapmak, NATO ile ilgili haber yapmak, darlık, kıtlık ve yokluk haberleri yapmak, 6 Eylül olaylarının komünistlerden başkasının yaptığı yolunda yazı ve yorum yasaklanıyordu. Vs. Vs. Vs.
Hüseyin Cahit Yalçın’ın duruşması bitti. Hapse girerken yanında namuslu gazeteciler vardı. “Ağabey, bize diyeceğin bir şey var mı,” diye sordular. “Yok,’ dedi. Sadece bir kağıt uzattı, namuslu gazetecilere. Kağıtta vasiyeti vardı. “Hapiste ölürsem, mezar taşıma şöyle yazın: 54 yıl demokrasi için savaştı. Hapiste öldü.” 80 yaşındaydı.
Hapiste ölmedi Hüseyin Cahit. Celal bayar lütfedip affetti. Namık Kemal’in de böyle bir vasiyeti vardı:
“Ölürsem görmeden millette ümit ettiğim feyzi,
Yazılsın seng-i kabrime; vatan mahzun, ben mahzun.”
ÖLÜRKEN BİLE, HAPSE GİRERKEN BİLE SADECE ÖZGÜRLÜĞÜ DÜŞÜNENLERE