Dünyanın bütün ülkelerinde iktidarda olanlar, “karışıklık” çıksın istemezler. İster Batı Avrupalı demokrasilerde olsun; ister Kara Afrika’nın zalim dikta rejimlerinde olsun, iktidardakiler halkın kendilerinden hoşnut kalmaları için “huzurlu” bir topluma meyyaldirler.
Sadece tersini yapan tek örnek olarak AKP tarih yazıyor. Elbette iktidarda kalma süresinin uzunluğunun da bunda payı var:
-İktidar her hareketi, partiyi, kişiyi yıpratır. Ulvi hedeflerinden uzaklaştırır, yozlaştırır!
AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan 2003’te başbakan olarak ilk demecini Akşam gazetesinden Şakir Süter’e vermişti. Küçük Ata uçağındaki tek gazeteci Süter idi. İyi gazeteci olan Şakir “iktidarda kaç yıl kalmayı hedefliyorsunuz?” diye sorunca Erdoğan olanca içtenliğinle şöyle demişti:
-Üç dönem olarak düşünüyorum. Zaten bir partinin hedeflerine ulaşması için 15 yıl yeter!
Türkiye gibi siyasi istikrar konusunda kötü karneye sahip bir ülke için hem yerli hem de yabancı gözlemciler bu tahmini fazla “iyimser” bulmuşlardı.
Ama Erdoğan kendisinin bile tahmin edemediği bir iktidar dönemine ulaştı. 2025 yılı itibarıyla yirmi üçüncü yılına girmiş bulunuyor.
İktidarda “bana on beş yıl yeter” diyen Erdoğan’a çeyrek yüzyıl bile yetmeyeceğini görüyoruz. İktidar ötesi dönemi yaşıyoruz! Bütün sorunların kökünde bu tespit yatıyor.
-İktidarda 15 yılın çok ötesine geçtiler!
Bu döneme ait pek çok örnek var. Hemen ilk akla gelenlerden birkaçını sıralamak gerekirse 31 Mart 2019 yerel seçimlerini CHP’li Ekrem İmamoğlu kazandı. Erdoğan “bu sayılmaz” dedi:
-On beş milyonluk şehirde üç bin oy ile seçim kazanılamaz!
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) için bu sözlerin bir anlamı vardı tabii..! AKP seçime itiraz ederken inanılmaz bir “kanıt” sundu:
-Hiçbir şey olmasa bile, kesinlikle bir şeyler oldu!
Akla zarar bu gerekçe ile seçim iptal edilebilir mi?
Edildi!
Yenilenen seçimleri İmamoğlu 800 bin oy farkla kazandı. Yine “oldu” demediler. Bu sefer de bir “ahmak davası” açtılar. Süleyman Soylu, “bazı ahmaklar ülkeyi şikayet ediyorlar” dedi. İmamoğlu da “ahmak sensin” anlamında:
-Esas ahmaklık seçimleri iptal etmekti dedi.
Vay, sen misin bunu söyleyen? YSK’ya hakaret ettin! Gelsin siyaset yasağı. Adam diyor ki, “ben Soylu’ya ahmak dedim!” Yok olmaz, YSK’ya dedin, devlet kurumlarına hakaret ettin.
Aradan beş yıl geçti, 2024 yerel seçimlerinde halk yılların yıpranmış iktidarı AKP’yi sildi CHP’yi seçti!
Siyasi hazımsızlık daha da katmerlendi. Çünkü AKP’nin “B Planı” yok. Yani Türkiye’de “ana muhalefet partisi” kimliğine hiç hazır değiller. Bütün seçimleri kazandığı yıllarda “seçilmişler ile atanmışlar” arasında her daim birincileri kutsayan tavır alılardı. Artık demokrasi ve serbest seçimler bir nevi “tehdit unsuru” haline geldi.
O yüzden kayyum silahını çektiler ve rasgele ateşliyorlar! Zaten kayyum silahını Kürtler üzerinde cömertçe denedikleri ve öyle ahım şahım bir tepki gelmediği için, “normal bir uygulama” haline getirdiler. Bu yüzden CHP belediyelerinden İstanbul Barosuna, Spor Yazarları Derneğinden (elbette) Kürt belediyelerine hiç ayrım gözetmiyorlar.
Seçimleri kazanamadıkları her yere kayyum atayarak demokrasiyle olan son bağlarını da kopartıyorlar. Oysa demokrasiyi genişletmek sözleriyle gelmişlerdi. Bütün o güzel sözlerini yediler. Bu yüzden de dünya siyasi tarihine özel örnek olarak geçecekler:
-Huzur vermeyen tek iktidar!