Toz pembe tablolar çizen “iktidarlara” her zaman tanık olduk! Özellikle “hükümet” demiyorum! “İktidar olmak” ile “hükümet olmak” arasındaki ayrımın herkes bilincinde olduğunu düşünüyorum! “Hükümetler” iki seçim arasını zar/ zor doldururlar, oysa “iktidarlar” üst/ üste seçim yengisi sağlayarak sistemin “yapı taşları” üzerinde etkilerini gösterirler! Bunu ekonomi, hukuk sistemi, sağlık, eğitim, tarım benzeri birçok konularda gerçekleştirirler! Çoğu zaman “eskisiyle” bağları da koparılır!
“İktidar” sistemi kendi siyasi düşüncesi, dünya görüşü, özlemini duyduğu gelecekle içselleştirir! Pazardan alınan meyve/ sebzede, öğrencilere sınıfta verilen eğitimde, çalışanın “emeğinin karşılığına” denk dedikleri ücrette, emekliye “insanca yaşayabilirsin” söyleviyle uygunluğu vurgulanan aylığında, çiftçinin toprağa attığı tohumunda, üniversite yöneticilerinin bilime bakışlarında görebilirsiniz!
***
Şu an yurttaşın en önemli sorunu “ekonomi”; nüfusun büyük bir katmanı yaşamın ergilerine ya ulaşamıyor ya da ulaşmakta zorlanıyor! Yurttaş için “temel ürünlere” gelen zamlar değil; o ürünlere ulaşması… Adına “enflasyon” da dense, “zam” da dense önemli olan insanların “bu ürünleri” sağlamada yaşadıkları! “İktidar” yetkilileri “enflasyonun” düşme bandında olduğunu, her geçen gün bunun daha da iyi anlaşılacağını söylerken “bir şey” görmezden geliniyor! O da “temel ürünlerde” fiyatların düşmeyeceği, ancak bugüne değin gerçekleşen “yüksek zamlar” olmayacağı…
Marketlerde “yemeklik yağ” fiyatlarını bilmeyen yoktur; geçen yıl yüzelli lira dolayında satılan yağlar şimdi üçyüz lira, sözüm ona ederi ikiye katlanmış! Yağın fiyatı üçyüz liranın altına inmeyecek, ancak “iktidarın” öngörüsüne göre “iki katı” da olmayacak! Asgari ücretlinin, emeklinin aldığı aylıkla zorlanmalar yine sürecek!
***
“İktidar” enflasyonu düşürmek, yurttaşın “alım gücünü” artırmak istiyor mu, böyle bir çabası olacak mı onu bilmekte yarar var! Geçtiğimiz yirmiüç yıl boyunca yaşananlardan çıkaracağım sonuç şu: Şunu herkes biliyor olmalı ki, “iktidar” ulusal gelir/ ulusal emek/ ulusal tarım/ ulusal bakış yönünden iyi not almadı! Üreticinin varsıllaşmasından çok, yakın çevresinde bulunan üç/ beş yükleniciye betondan diktikleri yapılarla varlıkları sağlandı! Bugün birçok tarımsal/ hayvansal ürünlerde dışa bağımlı duruma gelişimiz “üreticinin” itildiği yalnızlığın sonucudur!
Hep söylüyorum; bu yurdu kalkındırmanın, insanlarını doyurmanın yolu “başta” tarım/ hayvancılıktır! Günün bilimsel bilgileriyle salt ülkemiz için değil, bölgemiz için de tarımda, hayvancılıkta bambaşka “şeyler” konuşmamız olası! Üreticiyi desteğe “el açar” duruma getirerek değil, ekimden hasada değin girdilerini daha kolay, daha ucuz sağlayıp katma değerli ürünler oluşturularak “alım gücü” artırılabilir.
***
“İktidarın”, temel gereksinmelerde “toz pembe” tablo sergilemek yerine, “dışa” bağımlılığı sona erdirecek çabaları ekonomiyi iyileştirir! “Temel gereksinmelere” ulaşamayan yurttaşa “destek” adı altında yapıldığı belirtilen iyileştirmeler, “destek” sayısının büyümesinden/ yoksulluğun artmasından başka anlam taşımayacağı kanıksanmalıdır!
Ülkeyi yöneten ne konuşursa konuşsun, yurttaş kazancının gereksinmelerinde ne denli karşılık bulduğuna bakıyor! Yirmiüç yıllık “iktidarın”, bunca yıl sonra daha da büyüyen zorluklara “gerekçeler” bulmaya çalışması “inandırıcılığını” da ortadan kaldırıyor!