Siyasi partilerin il örgütlerinin “yerel” konuların dışını yeğleme hastalığının başka ülkelerde olup/ olmadığını merak ediyorum! Yaşadığı kentin birçok sorunu olsun, sorunlar her gün biraz daha kabarsın, kimi de belirsizliklerin içinde yitip gitsin! İl örgütleri çoğu zaman bunları görmezden gelsin, ülkede yaşanan sorunları dillendirsin ancak burnunun dibindeki olayları sorgulamaktan uzak dursun! Bu acımasızlık, yerini bilmezlik, yaşadığı kentin sorunlarından kaçıştan başka anlam da taşımaz!
Adana’nın onca sorunu varken partinin il başkanı “bakan ile belediye başkanının görevden alınması taraftarıyız” desin! Ne olduğunu anımsatayım: Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi’nde yetmişsekiz kişi yapılması gerekenlerin savsaklanması nedeniyle yaşamını yitiriyor. Yasada denetleme/ izin verme yetkisinin kimde olduğu “açıkça” belirtilmesine karşın günlerdir tartışılıyor! İnsanların kafası allak/ bullak oluyor! Kimyalar değişiyor! Haber kanallarının “here şeyi bilen” değişmeyen sözcüleri, akıl almaz laf cambazlıklarıyla “sorumluyu” kurtarma yarışına girişiyor! Donup kalmanın dışında, açıklamasını yüz yüze dinlediğim bir partinin il başkanı da yer yer “iktidar” kayırmacılığına toz kondurmak istemeden “bir ondan, bir bundan” diyerek ortaya “çözüm önerisi” sunduğunu sanıyor!
***
Hangi partinin “il başkanı” olduğunun hiç önemi yok! Bugüne değin “hep” böyle oldu! Bir kentimizde tren kazası oluyor onlarca yurttaş yaşamını yitiriyor, bir başka yerde yüzlerce maden işçisi yerin metrelerce altında kalıyor, yüzlerce yurttaş dayanaksız yapıların molozları altında can veriyor, Bolu’da çıkan yangında onlarca yurttaş yanarak yaşam ocakları söndürülüyor! Yerel yöneticiler bir yandan olayı kınıyor, bir yandan suçluları belirliyor, bir yandan da kesilecek cezayı ortaya koyuyor!
İnsan olarak yaşananlara üzülmek gerekir, ancak yaşananlarda kimlerin payı varsa/ kimler ödevlerini yerine getirmemişse “kimseye” ödün vermeden ortaya çıkarılmalı, ardından da “eksiklikler” konusunda çalışmalar/ araştırmalar yapılmalı! Bunun bir başka yolu yok! Bu olayın birini koruyup/ kollamak adına yapılması iğrenç! Bununla birlikte yerel yönetimlerle, yerel siyasetçiler aynada uzun uzun kendilerine bakmalı…
***
Olayları kınayarak, “suçlulardan hesap sorulacak” denilerek sorunlar çözülmüyor! Üstelik, her gün “biçimi” değişen can almalar ortaya çıkıyor! Gerçekten Soma faciasının sorumluları kimlerdi, ya da yüzyılın depreminde yaşamını yitiren binlerce yurttaşın yaşadıklarının sorumluları bulundu mu, daha yakın zamana gelelim; Narin’e, neden/ kim tarafından kıyıldı? Listeyi uzatmak olası, ancak yorucu…
Yaşanan her “katliam” benzeri olayın ardından, “başta” sorumluları aklamak için çırpınanları gördükçe dellendiğim kadar, “sorumluluğunu” üzerinden atmak için alışılmadık “taklalar” atanların, onları kollayanların nasıl bir “beyin” taşıdıklarına şaşırıyorum! Onun için “dilek” yağdıranların da, “hesabı sorulacak” diyenlerin de, “kimsenin hakkı yerde kalmayacak” sözlerinin de bende bağlayıcılığı yok!
***
Kartalkaya’da yaşatılan felaketin ardından, tüm konaklama tesislerinde, çok katlı yapılarda, başka yaşam alanlarında “aynı felaketin” yaşanmaması için neler yapıldığını, politikacıların bunları ne denli gündeme getirmediklerini, yöneticilerin/ sorumluların nasıl bir tutum sergiledikleri salt Adanalılar açısından değil, tüm kentlerin yurttaşları için önem taşıyor!
Etrafınıza bakın… Koca kent yarı göğe yükselen, birçok köy nüfusundan daha çok insanı barındıran betondan yapıların herhangi bir doğal yıkım ya da savsaklamalardan kaynaklı “facialara” karşı ne denli önlemli? Kaçış merdiveni, yangın sensörü, erken duyurma/ bildirme düzeneği, kurtarma ekipmanı ne denli yaşam kurtarmaya odaklı? Sözümün özü; siyasi partilerin il başkanları bu konularda sorulacak soruların yanıtına kendilerini hazırlamalı her şeyden önce, yaşadığım kent Adana için ne yaptıklarını sorduğumda “iktidar” koruyuculuğa bürünmeden-…