İNADIM İNAT!
(Hikayemsi..)
Bu özelliğimi ilk önce annem keşfetmişti. O beni çözmüştü yani. Nasıl çözmesin ki, kendi canından kanından birini. Elbette neyim var neyim yok bilecek. O da biliyordu elbet..Tabii yalnızca inat biri olduğumu değil, karakterimin diğer birçok özelliğini de.
Yaşça evin en küçük bireyi bendim. Kardeşlerin sonuncusu.. Kazandibi..
Çocukken benden üç yaş büyük ablamla çok fazla takışırdım. O benden bir şey yapmamı ister ben de işime gelmediği için yapmazdım. O "yap" der, ben "yapmam" derdim. Yapmazdım da.. Aramızdaki sürtüşme bağırıp çağırmaya kadar giderdi. Tabii araya hemen annem girer ve "Karışma şu çocuğa. Yapmak istemiyorsa yapmasın" derdi.
Zaten evdeki herkesi benim adıma uyarmıştı. "Bu çocuk inat bir çocuk. Ondan istediğiniz bir şeyi iyilikle söyleyin. O içinden geliyorsa zaten yapar. Kızmayla, bağırıp çağırmayla yaptıramazsınız. Boşuna baskı yapmayın" diyerek.
Annem haklıydı. Herkesin bir karakteri olduğu gibi ben de böyle biriyim. Yani inadım inat..
Peki, bu iyi bir şey mi? Bana göre değil. Zaten bu hayatta başıma gelen her kötü olay inatçı biri olduğum için geldi.
Aslında her insan kendine ters gelen, hoşuna gitmeyen bir şeyi yapmamak için karşı koyar. Baskı yapan olursa da direnir. Bu onun en doğal hakkı.
Ancak insan arabanın navigasyonuyla neden inatlaşır ona bir anlam veremiyorum. Ya da evdeki süpürgeyle.. O olay başka bir şey sanırım. Yaşla da ilgili olabilir.
Aslında benimkisi körü körüne kuru bir inat değil. Aklıma mantığıma ters geliyorsa ya da beni ezen, küçümseyen, üzerimde tahakküm kurmaya yönelik bir hareketse ona sonuna kadar direniyorum. Sonu ne olursa olsun..
Ancak bir de şu var ki bu huyumdan hiç hoşlanmıyorum. Bu yüzden hep zorda kalıyor, riske giriyorum. Çünkü bazen girdiğim bir yoldan, başladığım bir işten pişman olsam da sonunu görene kadar kolay kolay dönmüyorum. Aslında dönsem sıkıntı yaşamayacağım. Ama meraktan mı yoksa inattan mı olsa gerek devam ediyorum. Ondan sonra da ayıkla pirincin taşını.
Mesela birkaç ay önce İzmir'de yeğenimin oğlunun düğününe katıldık. Bir gün kaldıktan sonra da döndük. Giderken her zaman kullandığımız yolu kullanıp Çanakkale, Edremit üzerinden otoyola çıkıp rahatça gittik. Dönüşte, 'şeytan dürttü" derler ya öyle bir şey oldu. Ya da boş yere şeytanı suçlamış olmayayım, maceracı ruhum depreşti, yol kısa sürsün diye otoyoldan Edremit'e dönüşte dağ yoluna saptım. Nerden bileyim.. Navigasyon normal yol gibi gösteriyordu. Değişiklik olur dedim. Oldu.. Hem de ne değişiklik. Ta Kaz Dağları'nın tepesine çıktık. Git git yol bitmez.. Köyün birinden çıkıp birine giriyoruz. Dere tepe gidiyoruz. Yol yılan gibi kıvrım kıvrım. Yokuş çıkıyoruz tepe iniyoruz. Bazı yerlerde daralıyor bazı yerlerde yol yapımı var her taraf çamur.. Kendi kendime söylenip duruyorum, rahatlık battı ki dağlara saptın diye. Eşim yolun başında vurdu kafayı yattı. Zirveye çıktık hala uyuyor. Neyse köyün birinden çıkarken gözlerini açtı. Etrafına baktı. "Neredeyiz?" diye sordu. "Bilmiyorum" dedim. "Akçay'a geldik mi?" dedi, bu defa.. Yola çıkarken "Akçay'da mola veririz" demiştik, onu hatırlattı. "Akçay makçay nerde kaldı bilmiyorum. Girdim bir yola gidiyoruz" dedim. Kızmasın diye de manzarayı gösterip, "Ne güzel yerler. Her taraf yemyeşil. Burada yaşayan ölmez" dedim. Ama içim öyle demiyordu. Gerçekten de doğa harika, manzara güzel, hava temiz.. Normal zamanda yaşanacak en güzel yerlerden biri.. Fakat biz yolcuyuz. İlk defa buralardan geçiyoruz. Arabada çıkacak en küçük arızada yandık..
Gözümü iki şerit yoldan ayırmıyordum. Bazen karşıdan başka bir araç geliyor yavaşlayıp kenara yaklaşıyordum. Söylenene söylene devam ettim. Bu arada "on kilometre kaldı", "yaklaştık", "şu tepenin ardı Çanakkale" diyerek eşimi rahatlatmaya çalışıyordum.
Neyse yol uzadıkça uzadı ama ben hikayeyi uzatmayayım, öyle bir yolculuk yaptık ki eşime bir daha bildiğim yoldan sapmamaya söz verdim. Çünkü üç buçuk saat boyunca ne bir dinlenme tesisi ne de akaryakıt istasyonu vardı. İhtiyacımız için, Çanakkale'ye tepeden inen yol kenarındaki benzin istasyonu son anda imdadımıza yetişti.
Kısacası insan yedisinde neyse yetmişinde de o oluyor. Ama inatçılık pek iyi bir şey değil, ben bunu çok iyi anladım. Fakat burcum da Oğlak, ne yapayım..
T.D.
20.12.2025
Tüm ifadeler:
18Abdülkadir Kaçar ve 17 diğer kişi