Gökhan Açıkkollu…Ümraniye Atatürk Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Tarih öğretmeniydi. 15 Temmuz Darbesinden sonra, birileri ihbar etti. “Darbeci”, dediler. “Terör Örgütü üyesi” dediler. Çok sayıda polis evini bastı; göz altına alındı ve hemen görevden uzaklaştırıldı.
Gözaltı süresi boyunca sürekli darp edildi, yüzlerce tekme ve tokat yedi. Şeker ve panik atak rahatsızlıkları vardı. Sık sık kriz geçiriyordu. İki kere komaya girdi. Hastaneye kaldırıldı. İyileşti diyerek, yeniden nezarethaneye götürdüler, yeniden işkence ettiler. İlaçlarını almasına da izin verilmiyordu.
Daha fazla dayanamadı, Gökhan ve kalbi durdu. Adli Tıp Kurumu Başkanı ve doktorlar da göz altındaydı. İlk müdahaleyi onlar yaptı. Ancak yaşatamadılar. Henüz 42 yaşındaydı.
Ölüm raporunu, Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı, Prof. Şebnem Korur Fincancı hazırladı ve Gökhan’ın işkence sonucu kalp krizi geçirerek hayatını kaybettiğini açıkladı.
Ailesi, öldüğünü İstanbul Adli Tıp Kurumu çağırınca öğrendi. İşkence henüz bitmemişti. İstanbul’un Belediye Başkanı, birilerinin Kadir Abisi, Kadir Topbaş, 15 Temmuz’dan sonra, İstanbul’a büyük bir hizmet yapmak, tarihe bir eser bırakmak istiyordu. Darbenin ardından ısrar etti, inat etti ve bir “Hainler Mezarlığı” kurdu. Gökhan’ın Hainler Mezarlığına gömülmesi için direndi de direndi Ter ter tepiniyordu. Beddua doğru değilmiş ama ben Topbaş’ın öldüğünde oraya gömülmesini diledim.
Adli Tıp Kurumu da cenazeyi ancak hainler mezarlığına gömülmesi şartıyla verebileceğini söyledi. Yalakalık çok pirim yapıyordu ya, bir yerlere mesaj gönderiyorlardı. Halbuki Gökhan’ın ifadesi hiç alınmamış, hiç yargılamamış, tek kelimelik bile sorgusu yapılmamıştı.
Vicdanlı insanlar da vardı ülkede. Büyük bir tepki gösterdiler. Kadir Abi geri adım attı ve aile cenazeyi aldı. Kendi imkanlarıyla ilaçladı ve kendi araçlarıyla memleketi Konya’ya götürdü.
Peki, bitti mi dindar ve kindar devletimizin kini sanıyorsunuz? Hayır bitmedi. Bu sefer de sevgi, barış ve kardeşlik dinimizin devlet adına temsilcisi Diyanet İşleri Bakanlığı çıktı ortaya. “Hainin namazı kılınmayacak,” diye talimat verdi ve cami imamı cenaze namazını kıldırmadı. Neyse ki, cenaze namazı kıldırmasını bilen bir yakınları vardı da zavallı öğretmen defnedildi. Kılındı da ne oldu? Kimsenin anlamadığı üç beş Arapça laf.
Ama acılar hala sona ermemişti. Gökhan’ın işkence sonucu öldüğüne dair soruşturma devam ediyordu. Gökhan’ın eşi de öğretmendi ve okul müdürünün görüşüyle, o da meslekten ihraç edilmişti. Soruşturma 1.5 yıl sürdü. Sonra, yüce Türk adaleti, “Pardon,” dedi. Gökhan suçsuzdu. Öyleyse gereği yapılmalıydı. Yapıldı da. Gökhan, Milli Eğitim Bakanlığının, 7 Şubat 2018 tarih ve E.2561776 sayılı yazısıyla göreve iade edildi.
Diyeceksiniz ki, “Ama adam öldü.” Olsun, öğretmenlikten ihraç edilen eşi var ya, işte o sağdı. Ona tebliğ ettiler, “Kocan göreve dönebilir,” diye
NEYMİŞ? İADE-İ İTİBARMIŞ.