İfral TURGUT

Tarih: 09.09.2024 19:24

İNSANLIK AĞLADI

Facebook Twitter Linked-in

İnsanlık ağladı dün gece. Narin’in cesedinin bulunduğu haberi gelmişti. Tartışılıyordu ulusal bir kanalda. Herkes üzgündü. Tüm insanlar gibi. İçin için ağlıyordu bir adam. Dayanamadı sonra. Patladı ve “Neyi gördü ki, neye şahit oldu ki susturmak için kıydınız bu yavruya,” dedi başladı hüngür hüngür ağlamaya. Acı tahammül sınırını aşmıştı. Utanç, “Erkekler ağlamaz,” sınırının çok ötesindeydi. Elleriyle kapadı yüzünü ve sarsıla sarsıla ağladı.

Ağlayan o değildi aslında. İnsanlıktı. Diğer insanlar ağladığını görsün istemiyordu. Neden be aslanım? Ağla. Hem de doya doya ağla. İnsan olduğunun, bir kalp taşıdığının göstergesidir. Biz de ağladık. İnsanlık ağladı. İnsanlar ağladı.

Pragmatist, sakallı politikacı konuştu. “Bazen bilmediğimiz, bazen bildiğimiz halde söylemek istemediğimiz şeyler var. Aile yakınımız onları üzmek istemiyoruz,” dedi. Sekiz yaşındaki yavruyu koruyamayan tarikatçı, tanıdığı aileyi korumak için sekiz yaşındaki yavruya kıyılmasına göz yumdu. Suçlusun Ensarioğlu. Hatta suçluya yardım ve yataklık ettiğin için dolaylı katilsin. Çık erkek gibi, söyle bildiğini, insanlık uğruna. Ağlattın insanları. Ağlattın insanlığı. Batsın senin akrabalığın da, insanlığın da.

Dayanamadı bir kadın. Bağırdı kortejde yürürken “Gidin, yine yalan söyleyin,” dedi. Biliyordu yalan söylendiğini. Biliyordu, yine yalan söyleneceğini. Ve haykırdı vicdanı isyan edince. “Ne,” dedi kocası, “Doğruyu söylemek ha,” ve bir yumrukla susturdu kadını. Konuş be kadın. Bak insanlık ağlıyor, sen de ağlıyorsun. Batsın böyle koca, batsın böyle eş. Ömür boyu kocasız yaşayabilirsin ama ömür boyu vicdansız, ömür boyu vicdan azabıyla yaşayamazsın. İnsanlık ağlıyor. Yardımcı ol, o göz yaşlarının dinmesine. Konuş. İnsanlık adına, konuş.

Baba hariç, bütün aile bireyleri sildi Whatsupp konuşmalarını. Belli ki, hepsinin saklayacağı bir şeyler var. Belli ki, hepsi biliyor cinayetin fiilini de failini de.

Saklasınlar istedikleri kadar. Bilim söyledi, gerçekleri: Narin’in bir bacağı kopuktu. Vücudunda lezyonlar vardı. Ölmemek için direnmişti yavrucak. Bu nasıl bir vahşet ki, kendi pisliklerini duyulmasın isteyenler, öldürmekle yetinmemiş…Allah belanızı versin. Bakın insanlık ağlıyor. İnsanlar göz yaşlarını birbirinden saklıyor.

Yaşasaydı bugün okula gidecekti, Narin. İlk dersi neydi dersiniz. “Çanakkale’den Gazze’ye Bağımsızlık Ruhu ve Vatan Sevgisi.” Öyle emretmişti maarifin yobazı. Hatta öğretmenleri bu konuda bile özgür bırakmamış, hangi sınıfta neler konuşulacağına dair linkler vermişti. İnsanlıktan, bağımsızlıktan vatan sevgisinden bir gram nasip almamış aymaz bize vatan sevgisini, bağımsızlığı anlatmaya kalkmıştı. Hadi oradan be. Kindar nesil yetiştirmeye güdülenmiş kafa, bize insanlık öğretecek. Oysa insanlık ağlıyor bak. Sen ağlama, ama sus, sus.

“Sana mı sordular kimin askeri olduğunu,“ dedi dönek, yalaka gazeteci. Sormadan söyleyemeyen, emredilmeden konuşamayanlar anlamaz o duyguyu. “Kime çekiyorsunuz o kılıçları,” dedi korku içinde. Bu kadar korku biraz fazla değil mi? Kimseye çekmediler merak etme. Onların tarzı da, fıtratı da o davranışa aykırı. Taşınmış görevliler Anıtkabir’de,“Dik dur eğilme, bu gençlik seninle,” dendiğinde biz hiç alınmadık. Ciddiye bile almadık.

Bilmem bu yazdıklarımda yasa dışı bir şey var mı. Olsa da olmasa da söyledim. “Artık hiçbir şey yasa dışı değildi çünkü yasa diye bir şey yoktu,” demişti George Orwel. Ben de bilmiyorum neyin yasal, neyin yasa dışı olduğunu.

Perşembeye kadar yok oluyorum. Hoşça kalın.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —