2022 yılında yayımlanan Tüik raporunda, Türkiye genelinde işsizliğin en yoğun olduğu iller Adana 26,5, Diyarbakır 2,6, Hakkari 19,7 olarak açıklanırken, iş bulma alanı en yüksel olan kentler de Rize 62,8, Artvin 60.4, Gümüşhane 59,6 olarak gerçekleşmişti. O günden bugüne Adana’nın kitle örgütleri yer yer bir araya geldiklerini, işsizliği benimsediklerini, ivedi çözüm üretilmesi gerektiğini sıkça yinelediklerini de duyduk! Sonucu bilen yok!
Adana’da “eksik” olan neydi? Toprakları verimli/ dinlenmeye bırakmadan ekime uygun, doğal yapısı her türlü ulaşıma açık, yılın en soğuk günlerinde bile çalışma alanı bulunabilen özellikleri olan bir kent Adana. Nedense ne toprağını, ne doğal yapısını, ne de iklimsel kolaylıklarını değerlendiremiyor! Ürüne katma değer katmak bir yana dursun, üreten işinden oluyor! Gençliğe “yeni iş” olanakları sağlamak yerine; gençlerin ya başka kentlere, ya da yurtdışına gidişlerinin önü açılıyor!
***
Çukurova Üniversite’nin içinde bulunan Ziraat Fakültesi her yıl onlarca mezun veriyor, yine fakülteyi bitirmiş yüzlerce mezun “eğitimini aldıkları” bölümde iş bulamadıkları için “başka alanlarda” yaşamlarını kazanmaya itilmiş! “Toprak” denilince tarım, hayvancılık, yaşam akla gelir! “Toprağı”, yaşamın bir parçası sayacak olan, onu “en iyi” kullanarak hem bölge, hem de ülke ekonomisine katkısı olacak olanlar da Ziraat Fakültesi’nin bölümlerini bitirmiş olan mezunlar…
Adana’da “işsizlik” konusunu masaya yatırırken, kanımca “öncelikle” Ziraat Fakültesi mezunlarını düşünmek gerekiyor! Neden dört yıl boyunca “ziraat” eğitimi aldıklarını, neden aldıkları “eğitim” dalında konuşlandırılmadıklarını, neden üretime katkı sağlatılmadıklarını sorgulamak gerekiyor! Şu an, gündemde sıkça konuşulan “peptisit” konusunda araştırma yapan mezunlar var… Bunlara neden “el” uzatılmaz acaba? Bilindiği gibi, son günlerde “peptisit” nedeniyle satılıp/ geri dönen tarımsal ürünlerin bir yandan ülke ekonomisine/ bir yandan işsizliğe verdiği zarar, bir yandan da “iç pazarda” tükettirilme olasılığı herkesi kaygılandırmalı.
***
Tarım konusunda, salgın süreci “unutulmasın” deniyordu! Adana kadar toprağı olmayan ülkelerden tarımsal ürünler/ girdiler alınırken, bu yurdun emekçi üreticisi her hasat dönemi daha da küçülmeye gidiyor! Bundan kimler hoşnut bilmiyorum ki? Topraktan elde edilen ürünün “kazancı” çiftçi yerine simsara/ komisyoncuya “hak” sayılırsa sonuç bugün yaşananlar oluyor!
Pazar sergenlerine dizilmiş ürünlerin ederlerini görünce “ah ne güzel” diyen kimler var? Satıcısı da, alıcısı da acılanıyor! Hangi ürüne el atsanız iki yıl öncesinin on katı/ yirmi katı ederlerle karşınıza çıkıyor! Satıcı pazara getirdiği kasa sayısını azaltmış, tüketici kiloyla aldıklarını gramla almaya gücü kalmış, üretici tarladaki ürününü kaldıramayınca toprağı sürmek zorunda kalmış… İşsizlik, demiştik değil mi?
***
Her kentin olduğu gibi, Adana’nın da ekonomisini ellerinde bulunduran kitle örgütleri var… Ticaret Odası, Sanayi Odası, Ticaret Borsası, Organize Sanayi Bölgesi, Esnaf ve Sanatkârlar Odası… Geçtiğimiz günlerde Adana Valisi Yavuz Selim Köşger başkanlığında bir araya gelip, kentin “işsizliğini” konuştukları belirtildi. Çukurova Barış Gazetesi, dün “İşsizliğin azaltılması, istihdamın artırılması adına alışılmış toplantılardan bir tanesi daha gerçekleştirildi” başlığını atıp, “Adana’da işsizlik azaldı mı?” diye sordu! Yanıtı gelir mi, gelirse “ne” denilecek bilmiyorum!
Yalnız Adana’nın değil, ülkemizin tarıma dayalı ürünler konusunda ne denli “haksızlığa” uğradığını, tarımın iyileşmesiyle birlikte birçok alanda katma değer sağlayacak olanakların bir yana bırakıldığını, bununla birlikte “işsizliğin” tavan yaptığını görebilmemiz gerek artık! Kitle örgütleri iyi bilmeli ki; özellikle Adana’da, tarım konusunda özverili adımlar atılmadıkça, sanayide gereksinilen “hammadde üretiminin” önü açılmadıkça ne Adana, ne de ülke “işsizliği” için bir adım atılmış sayılmayacaktır!