Adana Ticaret Borsası Başkanı Şahin Bilgiç, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ile Ankara’da TOBB’un ev sahipliğinde bir araya geldiği toplantıda ele alınan sorunları kentte meclis üyelerine aktardı. Çözüm önerileri konusundaki beklentilerini iş dünyasına anlatırken, çok ümitli olduğu izlenimini verdi
Bu beklentiler ümide ümitler de gerçeğe dönüşebilecek mi, elbette olmalı ama aceleye mahal yok! Bekleyip göreceğiz. Ancak geçmişe dönüp baktığımızda Merkezi Yönetimin uzun yıllardan beri, Adana'yı başkent Ankara'nın "arka bahçesi" olarak gördüğü rahatlıkla söylenebilir.
Buna Adanalı iş dünyasının itirazının olabileceğini de sanmıyorum. Çünkü kentin Cumhuriyet kazanımlarının büyük bölümü hep bu iktidar döneminde özelleştirildi. Adana son 20 yılda giderek yoksullaştı. İstihdamda üretimde, ihracatta değil, yoksulluk ve issizlikte Şırnak ile aynı kafeye konuldu.
Nitekim, ATB Başkanı sorumluluk gereği Bakan Yumaklı'ya yaşanan ağır sorunları içeren raporu sunarken, beklentilerini de sıralamasından daha doğal ne olabilir ki!
ATB Meclis Başkanının konuşmasını da anlamlı bulmakla birlikte, "muhalif bir cesaret örneği" göstermediği, beklenti dışında sert bir söz etmediği de görülüyor. Bunun temenniden öteye gitmeyeceği kanaatini taşıyan onlarca iş aleminin olduğu gerçeği de ortada.
Sayın Bilgiç'in konuşmasını tatmin edici bulmak için şimdiden konuşmak henüz çok erken. ATB Başkanı Şahin Bilgiç, yaptığı aylık değerlendirmede bakınız ne diyor:
“Adana olarak tarım ürünleri ve tarıma dayalı sanayi ürünlerindeki ihracatımız bizim genel ihracatımız içindeki payı yüzde otuzları geçiyor. Sera ve Su Ürünleri OSB’lerimiz faaliyete geçtiğinde ihracatımız en az 2 kat artacaktır. Yapımı devam eden OSB’lerimizin faaliyete geçirilme sürecinin hızlandırılması için yatırım desteklerinin artırılmasını bakanımızdan talep ettik"
Yani konuyu sadeleştirmekte yarar var. Henüz yatırım için kaynaktan söz edilmiyor. Destek isteniyor. Bakan, "Adana'ya şu kadar kaynak aktaracağız" demiyor. Adana'nın yatırım noktasında kaybedecek zamanının hiç olmadığının bilinmesine karşın!
Son 30-40 yıldır Çukurova'da vahşi sulamadan dem vuruluyor. Ama çaresine nedense bakılmıyor. Tarımsal sulaması önemi anlaşılmış olacak ki su sıkıntısı gelip çattı. Üreticinin mısır ekiminden vazgeçilmesi için ilgili kurumlarca duyurular yapılıyor."Mısır ekmeyin" deniliyor.
Bir de "Üretim Planlaması"ndan bahsediliyor. Adana'nın masaya yatırıldığı söyleniyor. Ama bu konuda yeteri kadar yol kat edilmediği de gözlemleniyor. Bundan sonra da ciddi mesafe alınabileceği tartışma konusu.
Burada çarpıcı olduğu kadar yürek burkan bir başka konuya da işaret etmek gerekir.
Narenciye konusunda da ATB Yönetim Kurulu Başkanı Bilgiç, Türkiye'nin yüzde otuzundan fazla narenciye bölgemizde üretiliyor. Narenciye üretici sıkıntıya düşürülmemeli" ifadesini kullanırken, en verimli narenciye bahçelerinin neden sökülerek bu alanlara rezidansların yükseldiğini eleştirmeyi galiba unutuyor. Çünkü hızla betonlaşan Adana hakkında tek bir söz etmiyor, neden!
Üretim Planlamasının 2025 yılında başlayacağını anımsatırken de. Tarım Bakanı Yumaklı ve ekibinin bu konunun arkasında kesinlikle duracağını ifade ediyor. Bakan Yumaklı söz verdi ama kulislere bakılırsa koltuğu tehlikede. Yumaklı o koltuktan ayrılırsa hazırlamış olduğu projeler de büyük olasılıkla tozlu raflara kaldırılacak. Olan yine Adana'ya olacak. Adana tarımsal üretimde ciddi kan kaybetmeye devam edecek.
ATB Başkanı Sayın Bilgiç'e kent kamuoyu adına bir öneride bulunmak istiyorum: Şöyle makam aracına binsin, Adana'yı doğudan batıya, kuzeyden güneye dolaşsın. Narenciye bahçelerinin söküldüğü alanların nasıl beton yığınına dönüştüğünü görsün. Tarımın ıslahının betonarme ile örtüşüp örtüşmediğini de yüksek sesle dile getirebilsin bu kentin sevdalısı olarak.
Bu kente hayranlık besleyen sade yurttaş olarak hızla betonlaştığını görüyor ve yüreğimin param parça olduğunun hissine kapılıyorum. Sanırım Adana kent dokusuna ancak bu kadar zarar verilebilinir.
ATB Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Bilgiç'in bu konuda da bir kararlılık göstermesi beklenir. Tüm kamu ve özel sektör kurumları, sivil toplum kuruluşları, Odaları, kenti yerelde yöneten atanmış ve seçilmişleri göreve çağırması beklenir. Adana'nın sorunlarından arındırılması ancak geçirdiği ve dayanışma ruhu ile mümkün olabilir.
Kentin doğusunda, batısında, kuzey ve güneyinde her geçen gün yükselen ve Adana'nın sulietine gölge düşüren inşaat sektörüne " dur" demesi lazım. Bu fotoğraf karelerine bakıp üzülmeyen sağduyulu yurttaş olduğunu sanmıyorum.
Adana’nın gerçek yüzünü görmek istemeyen ve görmezden gelen, umursamayanlara " İşte Adana gerçeği" demek istiyorum.