“İtibardan tasarruf olmaz.” Çok duyuyoruz bu sözü. İtibar zannettikleri şeyi korumak için her türlü harcamayı yapan da; gerçek itibarını korumak için kendini harcamayı göze alan da var.
Dün, emperyalizmin bütün zincirlerini kırarak, Atatürk’ün karargâhının bulunduğu Şuhut’tan cumhuriyete ve çağdaşlığa doğru yola çıkışımızın, 102.yılını kutlamak için Afyon Valiliği bir tören hazırlamıştı.
Afyon Belediye Başkanı törene katılmak ve devlet görevini yerine getirmek için alana geldiğinde gördü ki, kendisine koltuk yerine plastik bir sandalye ayrılmış. İlgililere bunun düzeltilmesini sert sözlerle söyledikten sonra, “Ben bu koltuğa oturuyorum ve kalkmıyorum,” diyerek, kendisine ayrılmamış birprotokol koltuğuna oturdu.
Sorumlusu elbette sandalyeyi oraya koyanlar değil, “Oraya koy,” diyen vali idi. Biz valiye eskiden “Vali Paşa” derdik. Şimdiki ise, vali falan değil, kendisini atayanların vekil harcı idi. Belediye Başkanının, yaptığı ise MAKAMIN İTİBARINI KORUMAK idi. Teşekkürler Burcu Hanım.
Vali deyince aklıma Naim Cömertoğlu geldi. Malatya Valisi.Yıl 1986.Turgut Özal gittiği her yerde miting düzenleyerek itibarını artırmaya çalışıyordu. Sıra memleketi Malatya’da idi. Bir otobüsün üzerinde konuşacaktı. Meydan tıklım tıklım doluydu, Özal otobüsün üzerine çıkarken Vali Naim Cömertoğlu’ nu da yanına çağırdı; ancak Vali ‘’ Efendim, ben devletin valisiyim, orada olmam uygun olmaz,’’dedi.Ama başbakan ısrarlarla valiyi yanına aldı.
Malum, Turgut Özal kısa boylu.Uzaktan da yakından da görülmüyor. Halk hep bir ağızdan, “Çök çök,” diye bağırmaya başladı. Etrafındakiler çöksün ki, Özal görünsün. Herkes çöktü. Bir kişi hariç: Vali Naim Cömertoğlu. Özal bu sefer Valiye, “ Sen de çök , çömel şuraya,“ dedi. Vali, ‘’Sayın başbakanım, ben devletin valisiyim. Vali çökmez, vali çömelmez. Vali çökerse devlet çökmüş olur. İzin verirseniz ben aşağıya ineyim,’’ dedi ve cevap beklemeden indi. Bu sözler mikrofondan tüm alana yayılınca, halk valiyi çılgınca alkışladı.
Sonra ne mi oldu? Özal itibarını korumak için valiyi merkeze aldı. Vali ise DEVLETİN İTİBARINI KORUMUŞTU. Işıklar içinde uyuyun, Sayın Valim. Teşekkürler.
Ve bir asker…Engin Alan. Kara Harp Akademisi mezunu. Kurmay subay 1974 Kıbrıs Harekâtı kahramanlarından.1999 yılında Abdullah Öcalan’ın uluslararası bir operasyonla yakalanmasında kritik bir rol oynayan korgeneral.
Yıl 2004. Çanakkale kutlamaları. Başbakan R.T.E. de geliyor. Engin Alan karşılıyor ve el sıkışıyorlar. Başbakan Engin alana, “Nasılsınız Paşam, afiyettesiniz inşallah,” diyor.
Ve Başbakan konuşuyor. Savaşta hizmeti geçen herkese teşekkür ediyor. Ama Atatürk ve Türk Ordusu hariç. Ve konuşma bitip başbakan yerine geçerken, herkes ayakta alkışlıyor ama Engin Alan yerinden bile kalkmıyor. Diyor ki,”Askeri terbiyem gereği bunu kurumuma yapılmış bir haksızlık kabul ederek, TSK adına tavır koyup, ayağa kalkmadım. Bu duruşu mensubu olduğum kurum adına sergiledim. Bugün olsa yine aynısı yapardım."Çok kızıyor başbakan, “Bedelini ödeyecek diyor,” ve ödetiyor. Sincan Cezaevinde, Balyoz Davasından 4 yıl yatırarak. Eminim yine yapar çünkü korumak istediği ORDUNUN İTİBARIYDI.
Engin Alan’la bir düğünde karşılaştık. Masalarımız yan yanaydı. Hiç adetim olmadığı halde, yanına gidip, “Elinizi sıkmak istiyorum,” dedim. Saygıyla ayağa kalkınca, “Teşekkür ederim. İzin verirseniz bu rozeti yakanıza takmak istiyorum,” dedim ve yakamdaki bayrak ve Atatürk kompozisyonlu rozeti yakasına taktım. “Ya siz,” dedi. “Ben de daha çok var, layık olan herkese takıyorum,” dedim.
BÜTÜN KONUŞMAMIZ BU KADARDI AMA GALİBA BİRBİRİMİZİ ANLAMIŞTIK.
