Cumhurbaşkanı Kurban Bayramı vesilesiyle demiş ki, “86 milyon olarak ebedi kardeşliğimizi ve iç cephemizi güçlendirdiğimiz bir dönemde ana muhalefetin kimseyle bayramlaşmayan parti haline gelmesinden duyduğumuz üzüntüyü de ifade etmek isterim.
Temennimiz, yanlışta ısrarın bir an önce son bulması ve Türkiye’nin tüm renklerinin özellikle bayramlarda bir araya gelmeyi başarabilmesidir. Çünkü ülkemizin dört bir yanını süsleyen billboardlarda dediğimiz gibi ‘Adımız kardeşlik, soyadımız Türkiye’dir.”
Bu sözü duyar duymaz, Rahmetli Şükrü Kızılot’un bir bir sözü geldi.
Akil adamlardan bir etrafına toplamış dişine uygun (zannetiği) kişileri anlattıkça anlatıyormuş: "Çocuğu olmayan Hazreti Davut, Allah’a dua etmiş ve ’Yarabbim bana bir kız çocuğu ver, onu sana kurban edeyim,’ demiş... Dua tutmuş; Davut, kızının adını Ayşe koymuş... Gel zaman git zaman, çocuğun kurban edileceği zaman gelmiş. Hz. Davut kızı yatırmış, tam boğazını kesip kurban edecekken Azrail gökten bir keçiyle çıkagelmiş ve ’Kızı bırak, al bu keçiyi kurban et’ demiş..."
Dinleyenlerden biri az buçuk bir şeyler biliyormuş. Palavralara dayanamamış ve müdahale etmek zorunda kalmış. dayanamamış:"Yahu bunun neresini düzelteyim... Hz. Davut değil Hz. İbrahim, kız değil erkek, Ayşe değil İsmail, Azrail değil Cebrail, kurban edilen de keçi değil koç."
Bir şeyleri düzeltecek ne aklım, ne de takatim var.
Bayram süresince yokum. Siz de biraz kafanızı dinlemiş olursunuz.