Zaman zaman Meclisten portreler sunuyorum. Çoğu olumsuz, dönek, satılık. Elbette hepsi öyle değil. Saygı duyulacak, bize ümit verecek, gerçekten ülkesi için çalışan millet vekillerimiz de var. Şövalye ruhlu Kamer Genç, bunlardan biriydi. Ne demek “Şövalye Ruhlu?” Şövalye, felsefi olarak Batı’yı simgeler. Bizde ise Doğu felsefesi hakimdir. Farkı nedir derseniz: Şövalyelikte “düello” kültürü vardır; Doğu’da ise “pusu” kültürü. İşte Kamer Genç fikirleri için düellodan kaçınmayan bir şövalye idi.
Genç’in hayatını değiştiren bir cumhuriyet öğretmeniydi:: Mübeccel Özkırlı. Kamer’in sayılar konusundaki yeteneğini görünce ona özel ilgi gösterdi. Bir yılbaşı günü, bir paket hazırladı. “Kamer bu paketi, annene götür. Seni yetiştirip, bize gönderen annene, bu paket benim hediyemdir,” dedi. Paketin içinde kış meyveleri vardı.
Babası öldü. Evin büyük oğlu, okulu bırakıp çalışmaya mı başlayacaktı? Öğretmenleri ve köylüleri, ortaokulda üç sene üst üste iftihar listesine geçen bu çocuğun okumasını istedi. Sınava sokuldu. Ankara’daki parasız-yatılı Maliye Meslek Yüksek Okulu’nu kazandı. Köylüler yol parası toplayıp başkente uğurladılar, Kamer’i…
Bir gün, şiddetli bir yağmur sonucu okulunu sel bastı ve okul bir süreliğine kapandı. O da döndü, Tunceli Lisesi’nde okudu. Hasret bittiği için biraz da mutluydu. Okulun tadilatı bittiğinde, Ankara’ya pek de istekli dönmedi.
1966’da Danıştay sınavını kazanınca köyüne dönerek, ilkokuldan beri tanıdığı ve Tunceli Lisesi’nde beraber okuduğu Sevim Hanım’ı ailesinden istetti. Ama Sevim Hanım’ın ağa konumundaki babası, Danıştay hakimliği bile yapmış adamı damatlığa layık görmedi. Ankara Solfasol köyünde öğretmenlik yapan Sevim Hanım ise, babasını dinlemedi, Genç’e,”Evet,” dedi ve evlendiler.
Türkiye Cumhuriyeti, Genç’i Paris Uluslararası Amme İdaresi Enstitüsü’nde burslu olarak, yüksek lisans yapmaya gönderdi. Fransa’da iki yıl kaldı Sevim Hanım yanında sadece bir ay kalabildi. Ankara’da hem öğretmenlik yapıyor hem de çocuklarıyla ilgileniyordu.
23 Ekim 1981...Milli Güvenlik Konseyi Danışma Meclisini oluşturmuştu. Tunceli’nin tek kontenjanı vardı; Kamer Genç seçildi ve Başkanlık Divanı kâtip üyesi oldu.
1982 Anayasa’sına “Hayır” diyen altı kişiden biriydi. İdam cezalarına da karşı çıktı. Bu oylamadan sonra eve döndüğünde. eşi sordu “Mehmet Ali Ağca’nın idam kararına tek kişi karşı çıkmış; kim bu kafasız?” Eşiydi o kafasız. “İdamın sağcısı solcusu olmaz, prensip olarak idama karşıyım,” dedi.
Danışma Meclisi’nden çıkartılması için Milli Güvenlik Konseyi’ne üç kere önerge verildi.
Danışma Meclisi’nden atamadılar ama 1983 Genel Seçimlerinde bağımsız milletvekili olmasını veto ettiler. Yetmedi. Fransızca öğretmeni kardeşi İmam Genç’i solcu TÖB-DER üyesi diye Bayburt’a sürdüler.
Ama … Genç’i politikadan silemediler. 1987 yılından itibaren 6 dönem TBMM’de görev yaptı. Yıllarca Meclis oturumlarını yönetti. Meclis kürsüsünün en cesur milletvekillerinden biri oldu. Saldırıya uğradı, küfürler yedi. Yılmadı. Yakın tarih…Her şey gözlerimizin önünde oldu.
2014 sonbaharında hastalandı. Teşhis pankreas kanseri idi. Amerika’ya kızının yanına gitti. Dört ay kaldı. İyileştiğini sandı ve geri döndü. Ama durum öyle değildi. Tekrar gitti kızının yanına. Gittikçe ağırlaşıyordu. “Ülkemde ölmek istiyorum,” diyerek, Türkiye’ye döndü.
Sürekli uyutuluyordu. Gözleri açık olduğunda vasiyetini söylüyordu: “Beni Türk Bayrağı’na sarıp Tunceli’deki köyüme gömün.”
20 Ocak 2016’da gözlerini kapadı ve meşe ağaçlarının arasında babasının yanına gömüldü…
Parayla, pulla hiç ilişkisi olmadı. Maaşının yarısıyla geçindi, diğer yarısını da hep fakir öğrencilere bağışladı.
Meclisin kötü örnekleri, Kamer Genç’i hatırladıkça, utanırlar mı acaba?
HEP SÖYLERİM: ÖLENLERİ YAŞATAN, YAŞAYANLARIN HAFIZASIDIR.
• BİZ DE HİÇ OLMAZSA KAMER GENÇ GİBİLERİ YAŞATMAYI BECERSEK.
