Vakıf Sarayının karşısındaki ağaçlığın orada atımdan inip bir ağaca bağlayıp selamlığa doğru yürüyorum.
Sarayın önü hayli hareketli.
Yeniçerililer sarayı çepeçevre kuşatmış.
Biraz yaklaşınca kapı önünde ki hayli cüsseli bir yeniçeri elini kaldırıyor.
" Dur bre melun! Kim ola sen?
Bir adım daha atarsan kellen gider" diye kükrüyor.
Korkumdan bir kaç adım geri çekiliyorum.
"Padişahımızı görmek istiyorum" derken sesim titriyor.
"Burada olduğunu nerden bilirsin bre kafir" diyor.
Bu kez sesi daha sert çıkıyor.
Kalbim daha hızlı atmaya başlıyor.
"Keşke annemin sözünü dinleyip hiç gelmeseydim" diyorum.
Padişahımız Haşmetlü Kanuni'nin Irakeyn seferi dönüşünde Adana'ya uğrayacağını ve burada iki gün konaklayacağını ve Piri Paşa tarafından ağırlanacağını Gözde Ramazanoğlu'nun kitabında okumuştum ordan biliyorum diyorum.
Yüzüme kuşkuyla bakıyor.
Yanındaki yeniçeriye bir şeyler söylüyor o da içeri giriyor.
Dönüşte beni çağırıyor.
Yüksek tavanlı kemerli büyükçe bir salona giriyorum.
Kanuni'nin bir tahtta oturduğunu iki yanında heybetli iki yeniçerinin durduğunu görüyorum.
Salondaki görkem karşısında şaşırıyorum.
Kanuni, "Yaklaş ne istersin" diyor. Bariton bir sesi var. Etkileyici.
"Devletlü Hünkarım bir arzım vardır" diyorum.
Elimdeki telefonu gösterip" bir selfi yapabilir miyiz acaba?"
"Sizden bir hatıra kalır" diyorum.
Salondaki herkes elimdeki telefona bakıyor.
Kanuni'ye yaklaşıyor, yanında duruyor, telefonu havaya kaldırıyor ve "Padişahımız gülümser misiniz?" diyorum.
Çok güzel çıkmışız.
500 yıldır özenle saklarım bu fotoğrafı. Ama biraz soldu.
Tarih: 1595
Aydın Sihay
Ramazanoğlu Konağı / Adana