İfral TURGUT

Tarih: 29.09.2023 19:34

KARDEŞİ OLMALI İNSANIN…

Facebook Twitter Linked-in






Vincent Van Gogh…Hollanda'da bir köy papazının oğlu. 12 yaşına okula gönderildi ama okulu bırakmak zorunda kaldı. Çünkü çok yavaş öğreniyordu. Okuldan soğumuştu.





Yalnız bir çocuktu.İçine kapandı. Bir resim galerisinde iş buldu. Resim bir virüs gibi kanında inceden inceye dolaşmaya başlıyordu. Ama o farkında değildi.





22 yaşında Londra’da bir Galeride çalışırken, ev sahibinin kızı Ursula’ya aşık oldu. Aşk, içinde bir volkana dönüşürken ilk hayal kırıklığını yaşadı. Kızın haberi yoktu ki. Vincent açıldı kıza, evlenme teklif etti ama reddedildi.





Artık orada kalamazdı. Paris’e kaçtı. Kaçmak çare olamadı. Ağzı hiç konuşmuyor, kalbi hiç susmuyordu. Ne yaptığını bilmeden, sokaklarda dolaşıyor, resim galerilerini geziyordu. Sokaklar yetmez olunca, başka şehirlere, ülkelere gidiyor, her yerde başka bir iş yapıyordu. Dil öğretmenliği, rahip yardımcılığı, kitap satıcılığı vs.





Belçika'da madenlerde papazlık yaptı. Madenciler için savaştı. Madencilere yardım için çırpınıyor, direniyordu. Aslında kendi iç dünyasında direnemediklerine karşı açtığı bir savaştı bu direniş. Artık, köylüler ve madencilerin gözünde Vincent çağdaş bir İsa'ydı.





Öylesine fakirleşmişti ki, sadakayla yaşamaya çalışıyordu. Ölmek üzereyken, kardeşi Theo, aldı onu Brüksel'e götürdü. Hayatı kurtulmuştu, fiziksel olarak her şey normale dönüyordu. Ama yaşadıkları dolayısıyla Tanrı'ya olan inancını kaybetmişti.





Theo kardeşinin resim yeteneğini biliyordu. Onu ailesinin yanına döndürdü. Dul kuzeni Kate'i uzun zamandır ilk kez görüyordu. Kate, atmaz diye düşündüğü kalbinin ritmini değiştirmişti. Ama Kate de Vincent'i reddetti. Bir kez daha yıkıldı, Vincent.





Ama hayır. Bu sefer yenilmeyecekti. Akrabası olan, ünlü ressam Mauve'den resim dersleri aldı. Resme başladı. Ruhundaki karanlıklara doğanın bütün renklerini yağdırmaya başladı.





Bir süre, bir fahişe ile yaşadı. Bu ilişki de Theo'nun hoşuna gitmedi, kardeşine yakıştıramıyordu. Bu sefer de karşısına komşusu Margot çıktı. Bir ilişki başladı. Aşk desen değildi, demesen ilişkiye yazıktı. Bu seferki engel ise ailesiydi. Margot ile evlenmesine izin vermediler. Margot da çok üzülerek, intihara kalkıştı. En çok sarsılan yine Vincent oldu.





Theo, kardeşini kanatları altına almıştı. Onun, Toulouse Lautrec, Pissarro, Signac, Seurat ve Gauguin gibi dönemin devleriyle tanışmasını sağladı. Vincent bu sefer fırsatı kaçırmadı, öğrendikleriyle bir yıl içinde 200'den fazla resim yaptı. Yaralı kalbinde kelimelere dökemediği insan sevgisini, boyalarla ifade etmeyi seçti.





Resim artık hayatının öyle bir parçası olmuştu ki, fırçayı bir kenara attı ve sadece boya tüpünü tuvalin üzerine sıkıp parmaklarıyla o boyayı zevkle eziyordu. Hatta bazen boyaya duyduğu aşkla deliriyor ve tadına varmak için yiyordu. Yemeklerinin rengini veren artık boyalardı.





Yakın dostu Gauguin'in onu terk edeceğinden korkuyordu  Onu yanında kalmaya ikna etmek isterken iş kavgaya dönüştü. Gauguin'e olan dostluğunun derinliğini kanıtlamak için eline geçirdiği usturayla kendi kesti. Sonra da kestiği kulağını genelevden tanıdığı bir kıza götürdü.





Vincent'i kurtarmak yine  Theo’ya düşmüştü. Hastaneye yatırdı ve kulağını tedavi ettirdi. Hastanede halüsinasyonlar görmeye başladı. Akıl hastanesine yattı. Taburcu olunca, Theo onu tekrar Paris'e getirdi.





Henüz 37 yaşındaydı. Kırlara resim yapmaya gitti. O gün bir başka türlü parlayan güneş, onu bir yandan büyülerken bir yandan delirterek, ölümüne şahitlik etmek istiyordu adeta. Çekti silahını Vincent, vurdu kendini.





Bir yıl sonra da Theo öldü. Vincent'in yanına gömdüler.





Kendi becerisiyle mutlu olamayan Vincent, kendi eliyle ruhunu sükuna kavuşturmayı başarmıştı. Bütün çabasına rağmen kardeşini mutlu  edemeyen Theo, belki de “Yine bana ihtiyacı olabilir,” diye acele etmişti.





KARDEŞİ OLMALI İNSANIN.







Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —