Hayatında hiç, “Keşke” demeyenimiz, az da olsa pişmanlıklar duymayanımız var mı, acaba? Sanmıyorum. Keşkelerimiz bizi en çok yoran, yıpratan, hatta ömrümüzü kısaltan pişmanlıklarımızın ifadesidir.
Bronnie Ware, Avustralyalı bir yazar. Bir motivasyon konuşmacısı. Aynı zamanda şarkı sözleri yazıyor. Onu bir yazara dönüştüren olay İngiltere’de sekiz yıl bir hastanede “palyatif bakım hemşireliği” yapması. Ware, hastanede ölmek özere olan, hatta ölmesi kesinleşen hastaları son günlerinde rahatlasınlar diye yardım etmekle görevli idi.
Burada yaşadıklarını, 2009 yılında, “Ölmek Üzere Olanların En Büyük Beş Pişmanlığı” başlığıyla bir blogda paylaştı. Blogdaki yazılar kısa zamanda sekiz milyon kişi tarafından okundu.
Ware, 2012 yılında blog yazılarını 27 dile çevrilen bir kitap haline getirdi. 2018 yılında yapılan bir araştırmada benzer sonuçlara ulaşmış ve insanların hayallerinin peşinden gidememek ve potansiyellerini tam olarak kullanamamak gibi "ideallerle ilgili pişmanlıklar"ı ifade etme imkanının daha yüksek olduğu görüldü.
Hayat dediğimiz şey, doğumla ölüm arasındaki kısacık yolculuk. Acı olan o yolculukta yaptığımız hataları ölmek üzereyken idrak edebilmek. İşte o pişmanlıkları özetliyorum.
Hepimiz çocukluğumuzdan itibaren bir çok hayaller kurmuşuzdur. Ama bu hayallerimizin çoğunu gerçekleştirmeden ölürüz. Acaba bunun sebebi, kendi hayal ettiğimiz gibi yaşamak yerine toplumun bize dayattığı gibi yaşamak mecburiyeti olabilir mi?
Özellikle erkekler, önlerindeki işleri bitirmek için ömür boyu çalışırlar. Hem de işlerin hiç bitmediğinin farkına varmadan. Sonra ecel gelip kapıya dayandığında bir de bakarlar ki, işler bitmemiş ama ömür bitmiş. Artık o zaman ailelerine ve sevdiklerine zaman ayırmamış olduklarının farkına varmalarının kime yararı olabilir ki?
Başkalarıyla ilişkilerini belirli bir düzeyde tutmak için hislerimizi ve duygularımızı hep bastırmaya çalışırız ve gerçek duygularımız hiç dile gelmeden içimizde saklı kalır. Düşünmeyiz ve bilmeyiz ki, bastırılan duygularımız sağlığımız üzerinde nice olumsuz etkiler bırakmıştır.
Kendi hayatımıza çok fazla odaklandığımız için, arkadaşlarımızla ilişkilerimizi kaybederiz. Oysa ölürken en çok özlediğimiz dostlarımızın yüzleri, sesleri ve sohbetleridir.
Mutluluğumuzun ilk tercihimiz olması gerektiğini hep unuturuz. Ölüm yaklaşınca da aslında mutlu olmamızı engelleyenin kendimiz olduğunu hatırlarız. İşte en büyük pişmanlığımız.
YAŞAMADIĞIMIZIN FARKINA HAYAT BİTERKEN VARMAMIZ NE ACI.