2025 yılının ilk ayının ilk gününde çok güzel şeylerden bahsetmek isterdim. Herkes gibi benimde yeni yıl ile ilgili hayallerim var. Elbette hayallerimin gerçekleşmesini umut ediyorum. Ancak ekonomik göstergeler geleceğe umutla bakmaya fırsat vermiyor.
Bu konuda şakam yok. Şaka yapacak durumda değilim. Çünkü çevremde yaşadığım kentte açlıkla mücadele eden insanları düşünmeden edemiyorum. Pazar artıklarını toplayan yoksulları gördüğümde nefes almakta sıkıntı yaşıyorum.
Türkiye'ye yakışmayan bir tablo var ortada. Düşünebiliyor musunuz ülkede milyonlar yeni yılı zamla karşıladı. Neymiş efendim zam ürüne değil hizmet bedellerine gelmiş! Peki ona zam denilmeyecek mi, yoksa zam demek suç mu teşkil ediyor.
Halkın aklıyla alay ediliyor. Vergi uzmanları yıllardır vergi adaletsizliğinden dem vuruyor, fakat ülke yönetiminde sorumlu makamlar, bu bağlamda olumlu adımlar atmak istemiyor. Sokağın gündemi aş, iş, sosyal refah, enflasyonla mücadele, ülkeyi yönetenlerin gündemi ise dolaylı ve dolaysız vergileri artırmaktadır öteye geçmiyor. Kaşıkla verdiğini kepçeyle geri alıyor. Ayrıca tüm kesimlere kemer sıkma tavsiyesinde bulunuyor. Toplumu inim inim inleten yeni uygulamaları hayata geçirmenin arayışı içerisinde.
Neyse başlığa dönmek istiyorum: Nitekim havaların soğumasıyla birlikte hastaneler aksıran, öksüren, nefes almakta zorlanan hastalarla dolup taşıyor. Ancak bu hastalar hastaneye gelirken maske takmayı aklına getirmiyor. Nitekim bu ülke covit-19 denilen küresel salgın hastalığa yüzbinlerce can verdiğini çoktan unutmuş görünüyor.
Poliklinik önlerindeki izdiham ürkütüyor. Hiçbir hasta ya da hasta yakını maske takmayı aklına bile getirmiyor. Hastalığa yakalanmak istemiyorsanız, kapalı alanlarda fazla kalmayın. Seyyah gibi dolaşan siyasilerle tokalaşmayın, kucaklaşmayın. Hele hele hiç öpüşmeyin. Araya biraz mesafe koyun. Her gün sizler gibi binlerce kişi sokakta milletvekilleri ile karşılaşıyor. "Merhaba" ya da "Hoş geldiniz" diyerek tokalaşıyor. Milletvekili de ister istemez bu insanlarla kucaklaşıyor. Hiç kimse tokalaşmadan hal hatır sormuyor. Kendini daha yakin hissetmek için kucaklaşmak oysa kucaklaşmadan da hal hatır sormak olası.
***
Son günlerde insanlar solunum yoluna bağlı ciddi salgın hastalık ile karşı karşıya bulunuyor. Buna rağmen gereken önlemlerin alınmadığı dikkat çekiyor.
***
Türkiye, böyle bir yoğunluğu 2020 yılında dünyayı kasıp kavuran küresel covit-19 salgınında yaşamıştı. Öyle görülüyor ki o acılar çoktan unutuldu.
***
Duyarsız kalmayalım, toplu taşıma araçlarına binerken, umuma açık kapalı alanlarda otururken, yiyip içerken özellikle hastanelere giderken mutlaka maske takmayı unutmayalım.
***
Olur ya birileri tepki gösterip, "Sen de kimsin, böyle söylüyorsun" diyebilir. Haklı sayılabilir. Nitekim ben sizlerden biriyim. Sade bir yurttaşım. Hastanelere sağlık nedenlerinden dolayı sık gidip gelen bir insanım. Buralarda gördüğüm manzarayı anlatamam, anlatılacak gibi değil. Sorumlu yurttaş olarak bireyleri uyarmak istiyorum hepsi bu kadar!
***
Takdir edersiniz ki sağlıkçı değilim, fakat doktorların bu yöndeki telkin ve tavsiyelerine, uyan bir kişi olduğumu rahatlıkla söyleyebilirim. Hastaların muayene olabilmek için poliklinik önlerinde sıra beklerken çektiği sıkıntıyı görüyor içim cız ediyor. Kimse bu ıstırabı çekmesin istiyorum.
***
TBMM'nin kısa süreliğine tatile girmesiyle milletvekilleri seçim bölgelerinde halkla buluşuyor. İster istemez sokakta karşılaştıkları insanlarla tokalaşmak zorunda kalıyor. Hatta kucaklaşıyor. Her gün yüzlerce, binlerce insanla tokalaşma, kucaklaşma ve öpüşmenin mevsimsel hastalık olan solunum yolu enfeksiyonlarına davetiye çıkardığını unutmayalım.
***
Milletvekili, kendisini öpmek zorunda hissettiği karşısındaki insanın enfeksiyon kaptığını nereden bilsin ki. İstemeden o kişi ya da kişilerle tokalaşıyor. Her tokalaştığı insanla ellerini yıkama fırsatı bulamıyor. Dolayısıyla hastalık giderek yayılabiliniyor.
***
Ornek vermek gerekirse bir milletvekili seçim bölgesinde günde ortalama bin kişi ile tokalaştığını düşünelim, bu insanlardan bir ya da birkaçının salgın hastalığa yakalandığını farz edelim. Başka sağlıklı insanlara bulaşma riski var mı yok mu varın siz düşünün.
***
Başta Türk Tabipleri Birliği olmak üzere, uzmanlar bu konuda sık sık toplumu uyarıyor.
***
Bir kez daha altını kalın çizgilerle çizerek, yanlış anlamaya meydan vermediğimi ifade etmek istemiyorum: Bu salgın hastalığı siyasiler taşıyor demek istemem, böyle bir ithamda bulunmak aklımdan geçmez. Zaten haddim de değil ancak bu günlerde soğuk havaya rağmen sokakta sürekli dolaşmak zorunda kaldıkları için milletvekillerinin de riskli gruplar içerisinde tanımlamak olasıdır.
***
Sonuç olarak demem o ki, bu mevsimde her bireyin hijyen koşullarına harfiyen uyması gerekir. Alıngan davranarak hastalıklara davetiye çıkarmayalım. Ne kendi canımızı ne de başkalarının canını tehlikeye atmayalım. Özellikle Hastane koridorlarından zaman kaybetmeyelim.