Dünyaca ünlü Fransız fabl yazarı Jean de La Fontaine'in önemli bir eseri olan 'Ağustos Böceği ile Karınca'yı bilmeyenimiz yoktur. Ağustos böceğinin hayatına dair bir makale okuyunca neredeyse ağlayacaktım. Bu masalcık yüzünden ona o kadar haksızlık etmişiz ki...
Fabl; amacına uygun olarak, insanların ironik yanlarını, hayvanları kişileştirerek işler. La Fontaine de; çalışanın rahat edeceğini, tembellik yapanınsa sıkıntı çekeceğini imgelediği fablında... Ağustos böceğinin yaz süresince saz çalıp şarkı söylediğini, karıncanın ise durmadan çalışıp yuvasına yiyecek taşıdığını anlatır. Ve kış giriminde, karıncalar keyif yapmaya başlarken bu kez ağustos böceği sıkıntı yaşar. Sonra da bizim çalışkanların kapısını aşındırır... Diyaloksa şöyle kıssadan ders verir:
-Karınca: ''Havalar sıcakken ne yaptınız?''
-Ağustos böceği: ''Belki kızacaksınız bana, gece-gündüz şarkı söyledimdi!''
-Karınca: ''Şarkı mı söylediniz? Oh ne ala! Öyleyse oynayın şimdi!'' der ve böylece fabl tamamlanır!
Şimdi... Karıncaların muhteşem yaratıklar olduğu bir doğru, ancak neredeyse tüm dünya dillerine çevrilmiş bu eserde, söz konusu 'tembel ağustos böceği' biyoloklar, zooloklar ve ilgilileri dışında herkesçe böyle... Yani hayatının 'eğlenceden ve aylaklıktan ibaret olduğu' şeklinde biliniyor. Oysa La Fontaine sanat içinde sanat yapmış ve hayvanları kişileştirmekle kalmayarak, onlara aslından farklı nitelikler yüklemiştir.
Neyse... Önünde diz çöksek kendimizi affettiremeyeceğimiz 'tembel'in hayatına değinelim biraz...
Dişi ağustos böceği, keskin uçlu yumurtlama borusu sayesinde; bir filizin üzerinde delik açar ve yumurtalarını buraya bırakır. Birkaç hafta sonra yumurtadan çıkan larvalar kendilerini yere atar. Toprağı kazar, yerin içinde bir kök bulur ve buraya yapışarak beslenir. 17 yıl sonra ağustos ayında toprak yüzüne çıkan bu derviş sabrındaki böcek; en yakınındaki ağaç gövdesine çıkar, kısa zaman zarfında da burada gelişimini tamamlar. Tanrı tarafından süslenir, donatılır ve nihayet... İnsanların gözüne-kulağına zevk vermek için uçuş emri alır! Yalnızca 5 haftalık ömründe tek amacı üremektir. Erkek olanları şarkı söyler, dişileriyse en güzel şarkıyı söyleyeni kendine eş seçer. Hepsinin çiftleşebildiğiyse muamma...
Kısacası; kışı göremeyecek bir böcek zaten yemek stoklamaya çalışmayacaktır ve keyfince yaşayacaktır.
Evet, işte böyle bizim 'tembel'in hayatı! Dünyaya mal olmuş bu eserin; kıssadan hisse ve sadece sanat için yapıldığını unutmamakla birlikte... Zihinlerdeki bu yanlış bilginin sonlandırılmasına vesile olmakta fayda var!
Konu ağustos böceğinden açıldıysa da, böcekler adına atıfta bulunmak istitorum. Yine yaz dönemindeyiz, sineklerle insanevladının mücadelesi başladı. Ve yine acımasız sinek ilacı reklamları da başladı! Biliyor musunuz? İğrenç bulduğumuz bu mucizevi canlılar, aslında hepimizden daha temizlermiş. Çünkü sürekli olarak kendilerini temizlemeye programlanmışlar kainatın sahibi tarafından!
Yapılan son araştırmalar gösteriyor ki... Onların amacı insanları rahatsız etmek değil; mevcut pis kanı emmek! Ve pislik yığınlarındaki doğaya ve insana zarar verecek mikroorganizmaları yiyerek, adeta bir temizlikçi görevi görmek! Bu nedenden ötürü, tıp dünyasında yaraları iyileştirme deneylerinde kullanıldığı da bilginize...
Öldürmek yerine, onlardan korunmanın daha etkili yollarını geliştirmek; kuşkusuz insana en yakışan olacaktır! Ve RTÜK(Radyo Televizyon Üst Kurulu) bu acımasız; bence yavaştan insandaki öldürme duygusunu tetikleyen yahut o düşünceyi empoze eden şu reklamlara bir an önce müdahelede bulunmalı. Nihayetinde onların da yaşamaya hakkı var ve öyle ki... Öldürmek en son seçenek olmalı. Çünkü malesef bazı durumlarda başvurmak durumunda da kalabiliyoruz!