(Ara Bilgi: Cumhuriyetin 10.yılında, her yaştan 15 milyon genç yaratmıştık. Son 10 yılda ise, devlet üniversitelerinden 16.9 milyon, vakıf üniversitelerinden 2.1 milyon, vakıflara bağlı meslek yüksek okullarından da. 57 bin olmak üzere, toplam 19.057.000 genç yoksulluk yüzünden okullarından ayrıldı.)
Bir anlamda şanslı bir adamım ben. Azımsanmayacak sayıda bilim ve düşünce adamı, yazar, gazeteciyle tanışıp sohbet etme, onların fikirlerinde yararlanma fırsatını buldum. Bunlardan biri ve beni en çok etkileyenlerin başında Mahmut Makal gelir.
Cumhuriyet Kitap Kulübü Mahmut Makal’ı kitap fuarı için şehrimize getirmiş, bu vesileyle de bir konuşma yaptırmak istemişti. Benden okulumun salonunu tahsis edip edemeyeceğimi sorulunca, tereddüt etmeden kabul ettim. Öğrencilerim de Mahmut Makal gibi bir değeri tanıyacak, onunla sohbet edeceklerdi.
Öğle yemeğini birlikte yedik. Bir ara, “Beni okuluna kabul ettiğin için teşekkür ederim,” dedi. “Ne demek, üstadım, aslında ben teşekkür ederim. Kaç tane Mahmut Makal’ımız kaldı ki,” diye aklımca güzel bir cevap verdim. Bunun üzerine bana ömrümce unutamayacağım bir söz söyledi. “Senin gibi kaç müdürümüz kaldı ki? Sana gelinceye kadar sekiz okul müdürü, sakıncalı adam olduğum için beni reddetti.” Mesleğim ve meslektaşlarım adına utanç duydum.
Makal ve onun nesli, Cumhuriyetin ikinci kuşağı, tepeden tırnağa cesaret ve idealdi. Düşündüklerini cesaretle söyleyen, yazan Atatürk’ün askerleriydiler. Cumhuriyeti koruma ve cumhuriyet bilincini köylere kadar yayma mücadelesinde ölümü göze alan özgürlük fedaileriydiler. Kıyıldılar, sürüldüler, meslekten atıldılar ama yılmadılar, boyun eğmediler.
İvriz Köy Enstitüsünden mezundu. “Bizim Köy” adlı bir kitap yazdı. Hemen tutukladılar. Türkiye ayağa kalktı. Genç bir öğretmen yazdığı bir kitap nedeniyle tutuklanıyordu. Dava yalnız Türkiye'den değil, dünyadan da izlenmeye başladı. Batı baskı yapınca, Makal'ı fazla tutamadılar içeride. Oysa sadece, Anadolu'nun bir köyünü, ilkel hayatı ve yoksulluğu anlatıyordu.
1930’da, Cumhuriyetin aydınlığa koştuğu yıllarda, köylünün yaptığı okulda okudu. Sonra Cumhuriyetin önemli eseri, Köy Enstitülerinin birinde, Toros Dağlarının eteğindeki İvriz Köy Enstitüsüne gitti. Yüksek öğrenimimi de efsane Gazi Eğitim Enstitüsü’nde tamamladı.
İvriz’e gittiğinde okul henüz kuruluş halindeydi. Duvar diplerinde ders yapıyorlardı. Bir gün okulu teftişe gelen Tonguç, Makal’a, “Devletin vatandaşlarına karşı görevleri nelerdir,” diye sordu. Cevap veremedi, Makal. Sonra öğretmene dönen Tonguç, “Bunlar yedi yüzyıldır konuşturulmadıkları için bunu normal karşılıyorum. Konuşturun bu çocukları ve düşündüklerini söylemeye alıştırın,” dedi. Alıştırdılar. Hem de sadece konuşmaya değil, yazmaya da. Özgürce, cesaretle ve hep doğruları haykırmaya.
1968 yılında öğretmenlikten istifa etmek zorunda kaldı. 1971-1972 yıllarında Venedik Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı okuttu. 1979’da Kültür Bakanı Ahmet Taner Kışlalı’ya danışman oldu.
“Bizim Köy” 1966 yılında UNESCO’nun “Dünya Kültürüne Hizmet Ödülü”nü aldı. Makal ise UNESCO tarafından “Dünya Gençliğine Örnek İnsan” seçildi. 1977’de Türk Dil Kurumu ödülünü aldı. Kitaplarının bazıları çeşitli dillere çevrildi.
Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı, Edebiyatçılar Derneği, Türkiye Yazarlar Sendikası ve Dil Derneği kuruculuğu ve üyeliği yaptı.
10 Ağustos 2018 tarihinde sonsuzluğa gitti. Birlikte geçirdiğimiz iki gün benim için seminer niteliğindeydi.
Cumhuriyet en yoksul zamanında Mahmut Makallar neslini yetiştirirken, aya gidecek yerde, on dokuz milyon çocuğumuzun yoksulluk yüzünden üniversitelerden ayrılması içimi acıtıyor.
Neden mi yazdım bunu? Gökhan Günaydın, Cılavuz Köy Enstitüsünün önünden seslenerek, “Eğitimdeki çöküşü durduracağız ve Köy Enstitüleri benzeri bir şahlanışı yeniden başlatacağız,” dedi de ondan.