Geçtiğimiz günlerde, zincir marketlerden birinde yağ ile deterjan almak için reyonları dolaştım! Raftaki fiyatlara bakarken, yanımda duran biri “bakın, bu ürün yılbaşından önce seksen liraydı, şimdi doksanbeş lira olmuş, üstelik yeni asgari ücretin ödenmesine de onbeş günden çok var” dedi. Yağ bidonlarını araştırırken, beş yerine dörtbuçuk litreye düşürülüp “göz boyanmasına” izin verilen öyle çok ürüne rast geldim ki; yağdan yarım litre kırpmışlar, bazı paketlerde on/ yirmi grama dek inen eksilmelere ses çıkaran, “yapmayın” diyen, “bu haksız kazanç” tepkisini gösteren demek ki olmamış! Fiyatlandıran kendine/ gücüne inanıyor, yurttaş da susturulmuş, yasal bir sürecin başlatılması da bir anlam taşımayınca “sonuç” bundan başka bir şey olmuyor! Saldırın, dargelirlinin kazancına!
***
Bir “ürün” nerede uygunsa “oradan” almak gerekiyor ya; onu nasıl yapacaksınız? Birbirine arası beşyüz metre uzaklıkta olan iki/ üç market arasında karşılaştırma yapmak zorunlu! Alacağınız ürünü buluyorsunuz, üzerindeki fiyatı aklınızda tutup diğerine koşturuyorsunuz… Bir de oradaki fiyata bakacaksınız da; bidonların üzerindeki “isimler” değişmiş! Üzerinde yazan içeriklere bakıyorsunuz, tartısına bakıyorsunuz, görebiliyorsanız ürünün rengine bakıyorsunuz; sonuçta tüketeceksiniz, “tağşiş” olmamasına özen göstermek zorundasınız, bağışıklığınızı/ sağlığınızı bozacak özellikleri olandan uzak durmak istiyorsunuz…
Yalnız marketin zincir olmasına bakarak “güven duymak” pek de anlamlı değil! Arada bir de olsa yayımlanan, doğru olup/ olmadığı da tartışma konusu olan “ünlü” markaların “tağşiş” ürün sattığına ilişkin her gün yeni bir haber... Yurdun dört köşesinde binlerce şubesi, onbinlerce çalışanı olsa da “güven” konusu tartışmalı… “İki arada, bir derede” gibi; güvenseniz bir türlü, güvenmeseniz bir başka!
***
Adını ilk kez duyduğunuz “gıda ürününü” almakta ikirciklenmek, günlük yaşamda öylesine çok yaşanmışlıklar olunca abartısız eksik olmuyor! Yağ reyonunun önünde durduğumda, iki ay önce aldığım markanın etiketine baktım; ikiyüzelli liranın altındaydı, şimdi üçyüz lira olmuş! Sonra bir de deterjan, koyu mavi renkli bir bidon o da doksan lira… Ödeme noktasında sıramı bekliyorum!
Benden önceki müşterinin ürün cinsi çok… Çikolata, bisküvi, baharatlar, çeşitli ürünler… Her birinin barkodunu teker teker okutmak, onları poşete koymak, ödemesini yapmak, kasadan ayrılmak… Sıradayım, ürünleri kasanın önüne bıraktım. Kasiyer, barkotları okuttu; rakam beklediğimin üzerinde… Doksan liralık deterjan, raftan kasaya gelene dek yüzon lira olmuştu! Kasiyer hızla deterjanın olduğu rafa gitti, döndüğünde elinde “etiket” vardı! “Siz haklısınız” dedi, toplamı düzeltti, kendimi marketten dışarı attım! Hepsi bu kadar! Ayak üstünde değişen fiyatlar… Yaşadım bunu! Adını siz koyun!
***
“İktidar” sözcülerinin dedikleri geçti önümden! İş başına geldiklerinde emekliler ne alıyormuş, şimdi ne alıyormuş? Öğrenci bursları bundan çeyrek yüzyıl önce neymiş, şimdi ne olmuş? Eskiden neler yaşanıyormuş, şimdi neler… Benzeri sözler inandırıcılıktan uzak bana!
Ekonominin iyi yönetilmediğini, bunun da dargelirlileri her gün büyüyen kaygılara sürüklediğini düşünenlerdenim! Sokakta rahatça yürünmediğini, yaşam alanı konutların güvenli olmadığını, yediklerimizin “tağşiş/ fahiş” yönünden iç kararttığını, “güven” konusunda çürümeler yaşandığını, tüm bunlara karşın “iktidarın” sözcülerinin/ yanlılarının umursamaz olduklarını düşünüyorum!