Konya Karapınar Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) öğrencisi akşam saat 20.00 gibi çalıştığı sondaj firmasında tarlada sondaj yaparken elektrik akımına kapılıp ölüyor. MESEM uygulamasında 9'uncu ölüm. Sadece MESEM de değil. Son 7 ayda okul yaşında 42'nci çocuk işçi ölümü.
MEB Sivas’tan duyuruyor: Meslek ortaokulu açtık, yaygınlaştıracağız.
MEB başarısızlığa kölecilik ile çözüm bulmuş: 9'uncu sınıfta kalan öğrencileri MESEM’e/çıraklığa geçireceğiz.
Çocuğun da canlının da kâr ticaret konusu yapılma dışında bir anlamı yok. Mecliste sokak hayvanlarını öldürmeyi/itlafı da içeren yasa kabul edildi.
Haniye Tahran’da öldürüldü, İsrail Filistin’de 40 bin cinayet işlemiş. Suriye’de, Ukrayna’da çatışmalar devam ediyor. Sudan’da, Venezuela’da, hemen her coğrafyada çatışmalar devam ediyor, açlık yoksulluk devam ediyor, dünya kaynıyor.
Anayasa Mahkemesi kararları bile yok sayılıyor, Can Atalay hâlâ hapis, Geziciler ve daha nice siyasal mahkum hapis.
Tüm bunlar birbirinden tümden özerk mi yoksa hepsi birlikte aynı zamanda bir rejim tarzını, bir dünya tarzını mı gösteriyor; arkasında bir düzen ve irade mi var, bu düzen ve irade kimin düzeni ve iradesi?
15 yaş altı çocuk çalıştırmak genel yasalarda bile yasak. 15 yaş üstü çocuk işçiliğinde bile İLO kurallarına göre çocukları günde 6 saatten fazla çalıştırmak, riskli kirli işlerde çalıştırmak, akşam saatlerinde çalıştırmak yasakken 10 yaşında meslek okulu olur mu, MESEM-çıraklık okul mu? Çocuklar hangi düzene hazırlanıyor?
Evrensel’de 30 Temmuz 2024 günü Vural Nasuhbeyoğlu “Öğrencilerin eti de sizin kemiği de…” başlığında MEB’in “Mesleki ve Teknik Eğitim Politika Belgesi”ne, meslek liselerinin metalaştırılması, ticarileştirilmesi, özelleştirilmesine, MESEM çıraklığın devlet teşviği/zoruyla hem çocukların hem halkın kaynaklarının ayana esnafa patrona peşkeş çekilmesine, bunun derinleştirilmesine yönelik arayışlara dair geniş bir haber yaptı. “Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından hazırlanarak ‘paydaşlarımız’ diye nitelendirilen patron örgütlerine sunulan “Mesleki ve Teknik Eğitim Politika Belgesi”, çocuk işçiliğini teşvik etme ve mesleki eğitim yaşını düşürme peşinde. MEB, belgeye ve mesleki eğitime ilişkin Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) ile Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşundan (OSBÜK) görüş ve önerilerini sunmasını istedi. Belgede, MEB’in 2024-28 stratejik planında da yer alan OSB’lere meslek liseleri açılması, patronlara bedava iş gücü olarak sunulan ve 9 çocuğun iş cinayetinde can verdiği Mesleki Eğitim Merkezlerinin (MESEM) sayısının artırılması ve tüm yurda yayılması planı var. Geçici koruma altındaki bireyler (mülteciler) ile ne eğitimde ne de istihdamda yer alan çocukların MESEM’lere yönlendirilmesi de hedefler arasında. MEB, MESEM’lerle 14 yaşına indirdiği çocuk işçiliğini ilkokuldan itibaren teşvik edecek, ortaokulda ise çocuklar bir mesleği seçecek. MEB’in belgesinde akademik eğitim, paydaşları arasında da eğitim sendikalarının olmadığı görülüyor.”
Tüm bunlar, okulun ve eğitimin tümden tasfiyesi anlamına geliyor ama dahası var: Aynı zamanda bir sınıfsal ideolojik tercih.
MEB’in her günü bir önceki günü aratır halde. MESEM/çıraklığın yaygınlaştırılması, özel meslek liselerine devlet teşviği olarak kaynak transferi ve çıraklıkta ücretleri devlet eliyle ödeme şeklinde patrona/işverene kaynak transferi yetmezmiş gibi artık işi daha da çocukluk yaşlarına indirme kararı da almışlar ve uygulamaya sokmuşlar: Meslek ortaokulları açılmaya başlanmış, ilki Sivas’ta açılmış.
II. Abdülhamit Dönemi’nde “aşiret okulları” açılmıştı. Bu okullar meslek ortaokulu ve MESEM ile kıyaslanırsa çok daha farklı ve nitelikli sayılırdı. Meslek ortaokulları ve MESEM’ler Aşiret Okullarından bile fersah fersah geri durumda.
Dahası yer olarak okul artık yok, iş yeri sektör dükkan, market okul yeri sayılıyor, okulun sahibi müdürü yöneticisi ayan eşraf olmuş oluyor, eğiticisi öğretmeni rehberi de o. Üstelik bunun için devlet teşviği kaynağı aktarılıyor. Dahası çocuklara işçilik yaptırılıyor.
“İşletmede eğitim” diye bir terim türetmişler ama bu okul ve eğitim değil maalesef. MESEM-çıraklık altında yapılanlar adı üstünde çıraklık, işçilik hem de çocuk işçiliği.
Okullara ve aile içinde çocuklara her zaman iyi mi davranılıyor, elbette değil, dayak hakaret aşağılama zorlama vb. ailede de okulda da zaman zaman oluyor. Ama bunlar suç sayılıyor, ayıplı davranış sayılıyor, hukuk ve yasa dışı bulunuyor. Bu kötü muamele ve ezimleri aşmaya çalışıyoruz.
MESEM-çıraklıkta 9 çocuk işçi ölmüş bulunuyor, yaralananların sayısını bilmiyoruz. Çocuk işçiliği zaten daha en baştan fiziki ve ruhsal yaralanma örselenme anlamına geliyor. Yaralanmayan çocuk işçi zaten yok sayılır, tüm çocuk işçiler zaten ağır yaşam/çalışma şartları altında bulunuyor, farklı muamelelere ve ezimlere açık bir ortamı oluşturuyor, yeterince dinlenemiyor, doğru düzgün dil matematik fen sosyal bilgileri edinemiyor, oyun oynayamıyor, kendini geliştiremiyor.
Antik Yunan’da eğitim ve kişinin kendisini geliştirmesi serbest zaman etkinliği sayılır ve özgür sınıfların ayrıcalıklı hakkı idi. Aristoteles kölelerin ve işçilerin özgür zamanı olmadığını yazıyor.
Serbest zaman da aylaklık anlamına gelmiyor, jimnastik ve gramerden başlayıp astronomi/kozmoloji ve felsefeye kadar analitik, sentetik, diyalektik yüksek bilgi, mantık, medeni ve zihni entelektüel gelişimin sağlanması anlamına geliyordu.
Burada basit ana soruyu soralım: “Eğitim” deyince en cahil anne babanın bile aklına ne geliyor, neyi tasavvur ediyor? “Çocuğuma iyi eğitim veremedim” veya “Eğitimi geri kaldı” derken neyi kastediyor?
Bizzat MEB eliyle, AKP eliyle, okul ve eğitim büyük oranda tasfiye ediliyor.
Okulun ve öğretmenin yerini ayan eşraf esnaf tefeci tüccar alıyor.
Meslek ortaokulu, meslek liseleri ve MESEM’lerin hizmet ettiği MÜTAŞERİK (müteahhit, taşeron, tarikat, şeriatçı) otoriterlik, bu sınıf ve zümrelerin kazancına yönelik. Tek kök değer para pul meta. Dine tarikata tekkeye patrona bağlılık. Çocukları çocuk yaşta bağımlı hale getirme, çalıştırma, yaşam tarzını, elini, zihnini bağlama anlamına geliyor.
“Eğitim” potansiyelin olumlu/ideal yönde geliştirilmesidir, bunların “eğitim idesi” ile uzaktan yakından bağı yok, tam tersine eğitimi yok etme, çocukların ve tüm toplumunun elini kolunu nutkunu basiretini bağlama, kötürümleştirme.
Filistin’in, Afrika’nın, Asya’nın, Amerika’nın işgali ile çocukların işgali aynı sürecin çeşitli parçaları maalesef.
Seçeneği açık. Örgün eğitimin amacı çocuğun potansiyelinin zihninin elinin sorgulamasının araştırmasının bulmasının geliştirilmesi, entelektüellik, aydınlanma, duyarlılık kazandırma.
Bırakın MESEM “meslek ortaokulu” ve “meslek lisesi” de olmaz.
Meslek kazandırma değil temel zorunlu eğitimin amacı, bilgi hesap mantık ölçü duyarlılık teknik sanat kazandırarak ileriki hayata ve elbette bir iş başarmaya da hazırlama. Hangi yaşta olursa olsun meslek değil çocukların yaratıcılığının yani sanatın estetiğin karşılığı sayılır eğitimin bu kısmı. Yani teknik sanat gelişimini de bilgi matematik ile birlikte tüm çocuklarda sağlamalıyız. Kaldı ki sanat teknik de ancak bilgi ile fen ile mantık matematikle, duyarlılıkla birlikte gelişebilir.
İlla, kapitalizm içinde, emperyal dünyada bir yer edinilecekse, bu da yine meslek ortaokulu, meslek lisesi veya MESEM’den geçmiyor, aksine herkesin erişebildiği nitelikli yüksek bilgi teknoloji ve sanatlardan geçiyor.
O halde, meslek ortaokulu veya MESEM’lerle gerçekte olan ne? Çocukların ucuz işçiliği ile olan; esnafa ayana patrona kamu kaynağı transferi, kolay kazanç ve kolay emek sömürüsü. Bu Türkiye’yi emperyal sistemde de bir yere götürmez ancak emperyalistlerin kölesi/üçüncü Dünya ülkesi yapar. AB ve ABD’nin ihtiyaç duyduğu ucuz kol gücünü garanti etmiş olursunuz, Türkiye’nin, ekserisi Müslüman olan yurttaşların geri kalmışlığını garanti etmiş olursunuz.
Geçmiş yıllarda da yazdım, buradan MEB’e YÖK’e, ÖSYM’ye tekrar çağrıda bulunuyorum. Geçiş sınavları ve yerleştirmeler en geç nisan-mayısta tamamlanmış olsun, çocukların ve ailelerin bütün yazı mahvolmasın, yaz aylarını okumaya, dinlenmeye, başka etkinliklere, sanata, bir şeyler düşünmeye ve üretmeye ayırsınlar. Eylülde okullara stres ve kaygıları azalmış; zihni, ufku, görgüsü, deneyimi daha gelişmiş olarak dönsünler.
YKS tercihleri bitmek üzere. Tüm lise mezunlarına çağrım: Mezuna kalmayın. Fizik, kimya, sanat, edebiyat, felsefe, sosyoloji size çok daha fazla bilgi deneyim katkı ortam sunacaktır. Tekrar sınava girecekseniz bile temel bilimlerden birini okuyarak daha iyi sınava hazırlanırsınız. Aynı zamanda yükseköğretim ve hayat deneyiminiz artar. Son karar sizlerin ama evde kalmak istenecek bir durum değil.
YAZARIN DİĞER YAZILARI