MEYHANE

Yok, meyhanelerden değil, bir özel meyhaneden söz edeceğim. Cumhuriyet Meyhanesi’nden.

Yok, meyhanelerden değil, bir özel meyhaneden söz edeceğim. Cumhuriyet Meyhanesi’nden.

Kuruluş tarihi tam olarak bilinmiyor. Eski bir Rum meyhanesi.   1923 yılında bir çok işletme gibi, Cumhuriyet Meyhanesi adını almış. Bir rivayete göre de bu ismi Atatürk vermiş. Kuruluşu daha eski olmasına rağmen resmi kuruluş tarihi olarak 1923 kabul edilmiş. 

Üç katlı bir yer. Üst katında geç saatlere kadar fasıl yapılıyor.   Her gün 100 ‘den fazla çeşit meze hazırlandığı söyleniyor.  Etler Balıkesir’den, zeytin yağı Ayvalık’tan, peyniri Ezine’den geliyor. Meyve, sebze ve balıklar özenle seçilmiş anlaşmalı yerlerden alınıyor. 

İstanbul’da olduğum zaman, birisinin davetlisi değilsem ve masa sahibi bensem, mutlaka orada yerim. Çocuklarımı ve torunlarımı defalarca götürdüm. O havayı teneffüs etsinler diye.

Nedir orayı senin için özel yapan, diyeceksiniz. İkinci katta bir masa. Tam iki sokağı da gören. 5 numaralı masa. ATATÜRK’ÜN MASASI. Masada bir yazı var: “Sonsuza Kadar Rezerve.” 1 Klüp rakısı ile beyaz leblebi masayı süslüyor. Ayrıca, sarı pirinçten yapılmış Atatürk imzalı bir levha. Her 29 Ekim ve 10 Kasım’da masa özel olarak süslenir ve müşterilere beyaz leblebi ikram edilirmiş. Duvarlarda Atatürk’le ilgili gazete sayfaları. 

Hep o masanın kenarında oturur ve mutlaka gözlerimi kapayarak Atam’ın şerefine ateşlerim. Hayal işte.

Bir de unutulmaz anım var: İstanbul’dayız. Arkadaşımla sözleştik, mutlaka Cumhuriyet Lokantası’nda hamsi yiyeceğiz. Toplantımızı yaptık, salondan ayrılacağız ama İstanbullu arkadaşlarımız bırakmak istemiyor. “Yahu, biz otelimize gideceğiz,” diyoruz. “Olsun, biz de geleceğiz,” diyorlar. Akşam saat 23’te, otelin lobisinde oturuyoruz. Yiyip içiyoruz. Nihayet, saat 01’de kalkıyorlar.

Biz kafaya koyduk ya, hamsi yiyeceğiz. Meyhanenin geç saatlere kadar açık olduğunu ama son müşteri gitmeden kapanmadığını biliyoruz. Meyhaneye ulaştığımızda, görüyoruz ki, meyhane kapanıyor.

Bizi gören görevliler, son derece kibarca, “Buyurun, efendim,” diyorlar. Utanıyoruz. Gecenin o saatinde iki tane kravatlı kocaman adam. “Ama kapatıyorsunuz,” falan gibi bir şeyler geveliyoruz. Cevap bizi bir kere daha mahcup ediyor. “Zararı yok efendim. Bir size  hizmet edece kadar personel bırakırız.”

Ve oturuyoruz koca mekanda iki kişi. Bize öyle bir hamsi hazırlıyorlar ki, tablo gibi. Bir müddet, öylece hamsiye bakıyoruz, sonra, “Bu kalsın, siz bize bir hamsi daha hazırlayın, bunu seyredelim, geleni yeriz,” diyorum. 

Bilmiyorum, bu işletmenin prensibi mi, yoksa Cumhuriyetten kalan bir kural mı. Ama ne olursa olsun, 

  • ATATÜRK RUHUNU TAŞIYAN BİR TERBİYE.

İfral TURGUT

25.07.2024 18:36:00

YAZARLAR


TEKİN: SORUNLARI VE İHTİYAÇLARI YERİNDE TESPİT EDİYORUZ

ADANASPOR’DA HEDEF İLK 7

ÇOCUKLARDA ÇENE PROBLEMİNE DİKKAT…

YALBUZDAĞ: SAĞLIK ÇALIŞANINA ŞİDDET ARTIYOR

4 BİN 555 ADET SAHTE PARFÜME EL KONDU

“İŞ CİNAYETLERİNDE SORUMLULAR YARGILANMIYOR”

ADANA’DA AVM’LERDE GIDA DENETİMİ

AÇIĞA ÇIKAN KAÇAKÇILIK OLAYLARINDA  %107’LİK ARTIŞ

DİJİTAL LİRA TÜRKİYE'NİN EKONOMİK GELECEĞİNİ ŞEKİLLENDİREBİLİR!

SONBAHARIN OLUMSUZ ETKİLERİNDEN KORUNMAK ELİNİZDE…

HEDEF: YILLIK 5 MİLYON SAĞLIK TURİSTİ

HAYAT KURTARAN BURUNLAR ANKARA’DA EĞİTİLİYOR

HASTANE ÖLÜMLERİNİN 1. NEDENİ SEPSİS, HER 5 ÖLÜMDEN BİRİNİN DE SORUMLUSU!

TURİZM ODAKLI SOSYAL GİRİŞİMCİLİK MERKEZİ PROJESİ

UZMANLARDAN KRİTİK UYARI!

3 ADET “TESLA MODEL Y” KAZANMA ŞANSI

DENETİMLİ SERBESTLİK YÜKÜMLÜLERİ OKULLARI BOYADI