CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce ile gerçekleştirdiği buluşma, gündemin her konusuna el atan trolü bol/ yalanı kepçeyle veren/ algıdan kaçınmayan sosyal medyanın konusu oldu! Nedense, İnce tepkisinin bir gün öncesine değin “Kılıçdaroğlu genel Başkan olacak” diyen hesaplardan gelmesi de konunun düşündüren yanı!
Kılıçdaroğlu’na “özel bir tavrım” yok; bunu daha önce de belirtmiştim! Sosyal medyada, Özel’in göreve gelmesinden/ yerel seçim sürecinden bu yana, bir türlü Chp için “olumlu düşünceler” söylemeyenlerin, seçimden sonra da sağlanan başarıdan rahatsızlık duyanların, bugün de “Muharrem İnce neden” diye sorması şaşırtıcı olmadı açıkçası! Bu parti sanki Kılıçdaroğlu ile varlık gösterdi, sanki Kılıçdaroğlu gidince elde edilen “varlık” silindi/ yok olup gitti!
***
“Baykal şöyle gitmişti, Kılıçdaroğlu böyle gelmişti, kendini bilmezlerle masaya oturmuştu, Ekmeleddin’i seçmene övmüştü/ oy vermeyecek olana kızmıştı” gibi yerlere gitmeyeceğim! Mevlana'nın dediği gibi “dün dünde kaldı cancağızım, artık yeni şeyler söylemek gerek!” Eskiyi eşelemek de gerekebilir; ama önce dinlemek, güvenmek, bir fırsat tanımak da gerekir çoğu zaman! Yine Mevlana’nın o ünlü dizeleri; “gel, ne olursan ol yine gel/ ister kâfir, ister mecusi/ ister puta tapan ol yine gel/ bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir/ yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel!”
Chp Muharrem İnce’ye de gidebilir, yerel seçim öncesinde “söz verilmesine” karşın “Belediye Başkan Adayı” yapılmayan Gürsel Tekin’e de gidebilir, bu ya da başka “uzaklaşan/ kırılan” isimler partiye de çağrılabilir… Ne yapacaklardı başka? Yıllardır bir yapının içinde ol, bugün seçilenlerin birçoğu yanında yer alsın, ama bir gün gelsin ki, “boynuz kulağı geçsin”; söz verenler gece yarısında üstünü çizsin! Asıl “o” kızgınlığa neden olanlar sorgulanmalı, “o” kızgınlıkla tepki gösterenleri değil!
***
Biz kimleri görmedik ki? “Baba ocağıyla” en küçük ilişkisi olmayan isimler partiye alınıp rozet takıldı, nedense Muharrem İnce kadar eleştirilmedi! Nereden duydum bilmiyorum ama, belleğimde yer eden bir tümce var; “rozet takılanla barışan bir CHP’de utku sesleri gelecek, ancak kendi yol arkadaşıyla barışında gürültü kopacak!”
Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlayan süreç demek ki daha tam olarak kanıksanmamış! Mitinglere katılanların yüzlerine, kaygılarına, gelecek beklentilerine “iyi” bakın! Onların birçoğu Ekrem İmamoğlu’nu bilmez/ tanımaz/ umursamaz bile; yapılan hukuksuzluğa, haksızlığa tepki göstermek için oradalar! Özellikle orada yalnız CHP’lilerin olduğunu da düşünmeyin, ancak “ilk seçimde” Chp’ye oy verebilecek denli “gelecekleri” belirsizleşmiş bir kitle olarak değerlendirin! Yitirecekleri bir şey yok/ çünkü kalmamış; ama “belirsizliği” değiştirme olasılıkları var! Muharrem İnce’yi de burada düşünün…
***
Yenileni “yenilgiye doymaması” konusu Chp’de hiç bu denli uzun soluklu olmazdı! Küçük terslikler/ tartışmalar olurdu ama; o kadar! Hiçbir seçmen “ben onunla yürümem” demezdi! On yılı aşkın süre genel başkan olan Kemal Kılıçdaroğlu için “Kılıçdaroğlu’na oy vermem” diyen partili duymadım ben! Üstelik, Baykal’dan aldığı oyu yükselttiği bile söylenebilir! Bakmayın siz sosyal medya trollerinin “etnik kavga” çıkarmak için, Chp seçmeninin aklının ucuna gelmeyecek yorumları yaymaya çalışmasına, parti içinde “etnik ayrımcılık” çıkarmak istemesine… Bunlar özellikle de Chp seçmeninin kararlarında etkili olmayacak algı yaymalarıdır!
Kırgınlıklar her zaman olabilir, ancak bu “kırgınlıkları” en aza indirmeye çalışmak, “kırılanların” gönlünü almak da bir erdemdir! Bunu ister komşunuzla yaparsınız, ister aylardır görüşmediğiniz kardeşinizle, ya da uzun zamandır partinizin kapısından girmeyen partilinizle… Evet, Muharrem İnce ile görüşülsün elbette, toplumda değer bulmuş/ sorunların odağından uzaklaşmamış Gürsel Tekin’den de uzak durulmasın, Hikmet Çetin’den de… Özgür Özel ile Kemal Kılıçdaroğlu yan yana dursa daha iyi olmaz mı?