NASIL, NE ZAMAN BAŞLANMAZ Kİ YAZMAYA?

Çakmak Caddesi, günün başlamasıyla birlikte yoğunlaşmaya başlar! Araçlar tek yönde gidiyor, buna karşın sıkışıklık bitmiyor… Kaldırım boyunca tek, kimi zaman çift aracın park etmesini de kimse yadırgamıyor artık! Özel aracıyla çıkıyor evinden kimisi, yoğun caddelerde işleri olanlar da araçlarını adım adım sürmeyi yeğliyor; bu nasıl bir tutku, nasıl bir iş yapmak, nasıl bir alışkanlıksa artık! Gücü yeten yapıyor elbette! Emekli aylığıyla geçimini sağlayan, asgari ücretli ya da dargelirli yurttaşın bunu denemeye/ gerçekleştirmeye kaç gün gücü yeter ki? Ama öyle denilmiyor, “bakın yollara, caddelere araçtan geçilmiyor” deniyor, “açlığa” gerekçe bulabilmek için kimileri örneği daha da genişletiyor!

 

 

Çakmak Caddesi, günün başlamasıyla birlikte yoğunlaşmaya başlar! Araçlar tek yönde gidiyor, buna karşın sıkışıklık bitmiyor… Kaldırım boyunca tek, kimi zaman çift aracın park etmesini de kimse yadırgamıyor artık! Özel aracıyla çıkıyor evinden kimisi, yoğun caddelerde işleri olanlar da araçlarını adım adım sürmeyi yeğliyor; bu nasıl bir tutku, nasıl bir iş yapmak, nasıl bir alışkanlıksa artık! Gücü yeten yapıyor elbette! Emekli aylığıyla geçimini sağlayan, asgari ücretli ya da dargelirli yurttaşın bunu denemeye/ gerçekleştirmeye kaç gün gücü yeter ki? Ama öyle denilmiyor, “bakın yollara, caddelere araçtan geçilmiyor” deniyor, “açlığa” gerekçe bulabilmek için kimileri örneği daha da genişletiyor!

Çalmadan, emek harcayarak kazanç elde edene kimin ne diyeceği olur ki? Benim sözüm olmaz! İnanın onlar da bu denli savurgan, bu denli “gösteriş” olsun diye dolaşmaz! Bırakır herhangi bir park yerine aracını, hiçbir yer bilmeyen Seyhan Belediyesi’nin otoparkını kullanır! Adana’nın yollarında biraz yürür, ayaklarını açar, gördüğü bir büfeden yeni çıkmış halka tatlı yer, yanındaki büfenin şalgamını tadar, ne bileyim kaldırım üstünde satış yapan çorapçıdan gereksindiğini alır; ne güzel olmaz mı o zaman, akaryakıta vereceğiyle işportacıyı sevindirmez mi?  

***

Kalabalığa baktığınızda ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız… Son yıllarda iyice artan “salon buluşmalarını”, toplumun gözgüsüymüş gibi dillendiren “iktidar” değil mi? halkın arasına girmeden, yurttaşların nasıl yaşamını sürdürdüklerini görmeden, pazar sonlarında yaşanan acıklı sonucu bilmeden ülkeyi yönettikleri açık! “İktidardan” beslenenler de öyle genelleme olarak! Nüfusun yüzde onunun caddelerde, bulvarlarda, otoban yollarda, denize kıyılı bölgelerde ortaya koydukları şımarıklık yurdun tüm yurttaşının yaşamı sayılıyor! Siz hiç, alın teriyle kazananın “şımarık harcamalar” yaşayabileceğini öngörebiliyor musunuz? 

Kaldırımda yürürken kimi zaman yola iniyorum, yoldayken arkadan gelen aracın korna sesiyle kaldırıma çıkıyorum! Yolun yarısından Küçüksaat’ten İnönü Caddesi’ne dek araçlar park etmiş, diğer yarısında da tek yön araç gidişi sürüyor, zorunlu oldukça ikinci bir araç park sırası da oluşuyor! İşin açıkçası, Çakmak Caddesi yayalar için değil de, yalnız araç kullananların geçiş/ park yolu gibi…

***

Neden Çakmak Caddesi’ndeyim? Dolmuştan Küçüksaat’te inip, Çakmak Caddesi’nden geçip, oradan da gazeteye gitmeyi seviyorum sanırım! Aslında haftada bir/ iki gün uğradığım gazeteye gitmek için daha kısa yollar da var ama, genelde hep bu yolu deniyorum… Yürümek istiyorum, yeni yüzler görmek istiyorum, yeni bakışlar görmek istiyorum, yeni yaşamlar görmek istiyorum… Araçtan inip gazeteye gitmek, başka yaşamları savsaklamak/ görememek/ bilememek iyi gelmiyor bana!

Yaşı kırk/ kırkbeşlerde bir kadın, taze tatlı satan büfenin hemen karşısına yere bağdaş kurmuş, çay tabağı kadar büyüklükte bir kartondan kutu kapağının içine çakmak, kalem, kalem pil, kağıt peçete dizmiş satışını yapıyordu... İnsanlar sıcak tatlılarını yiyecekler, ağızları tatlananların gönülleri de tatlı olur diye de düşünülmüş olabilir; kadından da kalem, pil, çakmak alacaklar… Düşünebiliyor musunuz, bu ilgiyi buradan yürüyerek geçmeyen, oradaki tatlıcıyı bilmeyen, salonları yaşam alanı sayanlar yapamaz işte; anlayın…

***

Bugünden geleceğe bırakılacak öyle çok şey var ki; bunu kimi fotoğraflayarak, kimi resimleyerek, kimi de yazarak bırakıyor! Arkadaşımın “ne zamandan bu yana yazıyorsun” sorusunun yanıtı yaşamın yüreği aslında… Bugün taş yüzlerine kazınmış kalıtlar aranıp bulunmasa, geçmişin tarihi diye bir şey de olmaz, insanların nasıl beslendiği, nasıl barındığı, nasıl yaşamda kalma uğraşları verdiği de bilinmezdi! Salon toplantılarında kurgulanan yaşamın dışında da bir şey bilinmezdi!

Adana’nın Çakmak Caddesi’ne benzeyen çok yerler var; örneğin Tellidere olarak bilinen Mücahitler Caddesi’nin durumu daha başka, Kocavezir daha başka, Pazarlar Caddesi’ne girdiğinde yitip gidiyorsun ara sokaklara doğru… Bunların hepsi birer yaşam, hepsi bugünün yaşananları, salon toplantılarında emekçilerin yaşadığı açlığın umursamazlığıyla Adana’nın gerçeği… Söylesenize; nasıl, ne zaman başlanmaz ki yazmaya? 


Oktay EROL

24.10.2025 12:09:00

YAZARLAR


'HASTALIĞA YAKALANMADAN GENETİK TESTLERLE RİSK BELİRLENMELİ'

Dr. Haluk UYGUR Yazdı/ O GÜN AKDENİZ'İN 'GÜNEŞ'İ SÖNDÜ...

İfral TURGUT yazdı/ KIBRIS

Mahmut TEBERİK yazdı / TARİHTE İLK TÜRK CUMHURİYETİ

Nazım ALPMAN Yazdı/ ‘ULA ZEKÂ NE YAPAYSIN?’

DESTEKLEME ÖDEMESİ KŞMLERE YAPILACAK?

AKSA DOĞALGAZ’IN 2031 HEDEFİ: 95 BİN KİLOMETRE ŞEBEKE VE 10 MİLYON ABONE

GÜNÜN FOTOĞRAFI: KOYUNLAR NEREYE BAKIYOR?

ÇEVRE MÜHENDİSLERİNDEN KİRLİLİK UYARISI

TANBUROĞLU MAZBATASINI ALDI

TÜRK EĞİTİM VAKFI (TEV) “ÜSTÜN BAŞARI SANAT BURSU” BAŞVURULARI BAŞLADI

KOLONOSKOPİ HAYAT KURTARIYOR!

ULUSLARARASI TURNUVADA ADANA ŞAMPİYON

ÖĞRENCİLER KORSAN ÖDEV VE TEZ SİTELERİNDEN UZAK DURSUN!

“ECZACILAR SAĞLIK SİSTEMİNİN AYRILMAZ BİR PARÇASI”

“ÇILGIN PROJELERİ BIRAKIN, ÇOCUKLARIN SOFRASINA EKMEK KOYUN!”

AK PARTİ İL BAŞKANI DUYURDU